Birleşmiş Milletler’in ABD’nin New york şehrindeki şu Genel Merkezinde toplanan 79. Genel Kurulu’nu izliyoruz…
Birleşmiş Milletler Teşkilatı, Güney Sudan’ın dâhil olmasıyla birlikte üye sayısı 193’e ulaşan, dünyadaki en geniş katılımlı organizasyon olma özelliğine sahip.
BM Genel Sekreteri António Guterres, şu açılış konuşmasında “Gazze, durmak bilmeyen bir kâbus ve tüm bölgeyi peşinden sürükleme tehdidi oluşturuyor…” uyarısını yaparak, uluslararası toplumu acil ateşkes için harekete geçmeye çağırdı. Rehinelerin, kayıtsız şartsız serbest bırakılmasını ve iki devletli çözüme giden bir sürecin başlatılmasının elzemiyetini vurguladı. Ayrıca Lübnan’daki duruma dikkat çekerek “Lübnan uçurumun eşiğinde.. Lübnan halkı, İsrail halkı ve Dünya halkları, Lübnan’ın bir başka Gazze olmasına tahammül edemez…” dedi.
ABD Başkanı Joe Biden ise (İsrail’e Gazze’deki masum sivillere Gazze’yi cehenneme çevirmesi için en son imzalayıp gönderdiği 20 milyar dolarlık silah desteğini -her nasılsa- unutarak) “Gazze’deki masum siviller, cehennemi yaşıyor” diyerek, hiç utanmadan, hiç sıkılmadan ve şu yüzü hiç kızarmadan, adeta yalancı timsah gözyaşları dökerek, Katar ve Mısır ile birlikte güya “ateşkes” sağlamak için çalıştıklarını söyledi. Lübnan’daki kritik durumla ilgili olarak da “Lübnan’da ‘tam ölçekli’ bir savaş kimsenin ‘çıkarına’ değil…” dedi, tam bir Amerikan Oportünizm ve de Pragmatizm örneği olarak…
Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa ise konuşmasında, hem Hamas’ın 7 Ekim saldırısını kınadıklarını hem de İsrail’in Filistinlilere yönelik “toplu cezalandırma” operasyonunu eleştirdiğini belirterek, bu yapılan saldırıların “insanlığa karşı işlenmiş açık bir suç” olduğunu vurguladıktan sonra, uluslararası toplumu bu konuda acilen harekete geçmeye çağırdı.
Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro ise “Gazze öldüğünde, insanlık da ölecek…” diyerek, İsrail Başbakanı için “Netanyahu ‘bir suçlu olarak’ Gazze’ye bomba yağdırıyor” ifadelerini kullanan Petro, uluslararası toplumu Gazze’deki siviller için harekete geçmeye çağırdı. Ayrıca BM Güvenlik Konseyi’nin yapısını da eleştirerek, veto yetkisinin veto yetkisine sahip ilgili ülkelerce “suiistimal” edildiğini söyledi.
İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, CNN’e verdiği röportajda İsrail’i bölgeyi daha geniş bir çatışmaya sürüklemeye çalışmakla suçlayarak “Biz, barış içinde yaşamak istiyoruz, savaş istemiyoruz” dedi. “Ortadoğu’da eğer daha büyük bir savaş çıkarsa, bunun dünyada hiç kimseye faydası olmayacağını herkesten daha iyi biz biliyoruz” ifadelerini kullanan Pezeşkiyan, Lübnan’ın “İsrail’in elinde bir başka Gazze olmasına” izin verilmemesi gerektiğini vurguladı.
Mısır Dışişleri Bakanlığı ise BM Güvenlik Konseyi’ni Lübnan’daki duruma müdahale etmeye çağırdı.
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı da, Lübnan’daki gelişmeleri “büyük endişeyle” takip ettiklerini belirterek “tüm tarafları azami ölçüde itidalli davranmaya” çağırdı.
BAE ise yaptığı açıklamada “derin endişelerini” ifade ederek “şiddet, tırmanma, hesaplanmamış eylemler ve tepkiler”e karşı olduklarını yineledi.
Netanyahu’nun BM konuşması öncesinde New York sokaklarına dökülen binlerce savaş karşıtı göstericiler ise, “ABD ve İsrail’in savaş konusunda beraber olduğunu, ABD, kendi dokunulmazlığını kullanıp, Netanyahu’nun konuşmasına izin verdiğini” söylediler. Protesto sırasında konuşan sözcüler ise “ABD vatandaşlarının bu duruma karşı olduğunu, hükümetin, halkın vergilerini, kendi vergilerini kullanıp, önce Filistin’de ve şimdi de Lübnan’daki erkek, kadın ve de çocukları öldürmek için kullanmasının kabul edilemez olduğunu” vurguladılar.
Düşünüyorum da; İslâm İşbirliği Teşkilatı’na (İİT) bağlı, tam 57 tane İslâm Ülkesi var ve bunların hemen hepsi şu BM üyesi aynı zamanda…
Merak ettiğim ise; biz acaba ne zamana kadar, hiçbir yaptırım gücü olmayan, zâlimi, yaptığı şu zulmünden hiçbir şekilde geri koyamayan, sadece “kınamak” veyahut “derin endişe duymak” ya da Güvenlik Konseyi’ni şu “göreve çağırmakla” şu “muazzep vicdanlarımızı” şu “rahatlatmaya” devam edeceğiz!?..