''İnsan, öğretirken öğrenirmiş…'' denilir.
Geçenlerde, bir sınıfta, bazı öğrencilerimin –biraz da şu dersimizi kaynatmak amaçlı olduğunu sezdiğim- Cinler hakkında; nasıl yaratıldıkları, nasıl varlıklar oldukları, ne iş yaptıkları, bize benzeyip benzemedikleri, bizim onları görüp göremeyeceğimiz, onlarla görüşüp, konuşup konuşamayacağımız konularında şu peşi sıra, şu “kombine” sorularına maruz kalınca, onlara hitaben, şu yüksek, hem de gür bir sesle şöyle demiştim: “Siz ‘İnsan’sınız değil mi!?.. Bırakın siz şu Cinleri merak etmeyi!.. Kur’ân’da, Cin Sûresi’nin yanında, asıl şu ‘İnsan’ Sûresi var; siz, asıl onu ‘merak’ edin…”
Üstâd Hazretleri, “Merak, ilmin hocasıdır…” diyor vecizelerin birinde, bilindiği üzere…
Sonra, namazda, şu İnsan Sûresi’ni, şu “mütefekkirane” okurken, birinci âyet olan, “İnsan için, ondan bahsedilecek bir değerde olmadığı bir zaman dilimi geçmemiş midir?..” meâlindeki şu “istifhâm-i ifhâmî” tarzındaki âyetten sonra gelen, şu 2. âyette mezkûr bulunan şu “Nutfetun Emşâc” terkibine zihnim birden takıldı…
“Merak” ya bu…
Namazı bitirir bitirmez, şu hemen sonrasında, büyük bir merakla, İlahî Kelâm’daki bu Arapça terkibin ne anlama geldiğinin, ne gibi “derin hikmetler” taşıdığının şu taharrisine, daha doğrusu, şu “tecessüsüne” koyuldum…
“Nutfe” tekil bir kelime ve Bir’e (1) tekabül etmekte şu Arapçada…
Nutfe’ye sıfat olan şu “Emşâc” ise, Arapçada, şu “Meşc” kelimesinin cem’i, yani çoğuludur ve “birbirinden farklı iki maddenin” ya da maddelerin bir arada, şu “birlikte” bulunmasını ifade eder.
Âyette ise, “Biz insanı ‘Nutfetun Emşâc’ dan yarattık…” denilmekte.
Şu “taharri ve de tecessüslerim” neticesinde, şunu “yakînen” anladım ki; bu âyet, tam da, insanın şu ilk yaratılış safhasını şu “mucizane” hem temsil, hem de “tasvir” ediyor. Çünkü; bilindiği üzere, insanın yaratılışı, erkek üreme hücresi olan sperm ile kadın üreme hücresi olan yumurtanın bir araya gelmesiyle başlıyor… Her iki taraftaki, birbirinden farklı şu kromozomlar, 23/23 olarak, yani şu yarı yarıya bölünüp, “tekil” konumda olan ve şu “Bir”e (1) tekabül eden şu “46 kromozomlu” yeni bir insanın “ilk safhasını” teşkil eden şu “embriyo-zigot” yaratılıyor.
Sonrasında, Kur’ân-ı Hakîm’de geçen, bununla ilgili, şu “benzer” diğer âyetlerin ve terkiplerin hangileri olduğunu merak ettim…
En çok dikkatimi çeken ifade, ilk nâzil olunan sûre olan Alak Sûresi’ndeki geçen şu “Alak” kelimesi oldu…
Sûrenin başında, “Seni yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı ‘Alak’tan yarattı…” denilmekte.
“Alak” kelimesinin Arapçada, şu en bilindik anlamı “Asılı Duran Şey” demek. Hatta, bu kökten türetilmiş, şu münfail, yani “edilgen” bir sîga olan ve “Elbise Askısı” anlamında da kullanılan şu “Muâllaka” kelimesi var Arapçada, şu “kendisine bir şey asılan nesne” anlamında…
Günümüz Tıp Bilimi ve şu “Röntgen Şuaı” teknolojisi sayesinde, biz artık şunu “kesin olarak” biliyoruz ki, şu insanın, şu hepimizin yaratılışı, şu annemizin karnında, şu “embriyo-zigot” görüntüsünde, tam da şu rahim duvarına şu “asılı” bir vaziyette başlıyor…
Ne diyordu Üstâdımız şu Lemaât’ında, “Güya her demde, her yerde, taze nâzil oluyor o Kelâm-ı Rahmânî...
İhtiyarlandıkça zaman, Kur’ân da gençleşiyor… Rumûzu hem ‘tavazzuh’ eder…”