"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Yapay Zekâ”mızın şu “tarafsızlık” imtihanı, hem de şu “istibdadı” üzerine…

Orhan Ali YILMAZ
01 Mart 2025, Cumartesi
Bilgisayar, İnternet, Google Arama Motoru, Google Translate ve Google Lens derken…

Birden, şu “Yapay Zekâ’mız” ile tanıştık…

Bilgi havuzu, hem de şu dağarcığı, pek meraklı ve bir o kadar kabiliyetli bir insanın, şu bütün ömr-ü hayatında elde edebileceklerinin şu tamamından şu kat be kat fazlası…

Sanki şu İsm-i Hafîz’in, şu “bütün insanlık ölçeğinde” bir yansıması ve bu anlamda şu Levh-i Mahfûz’un ya da İmam-ı Mübîn’in pek parlak bir mâkesi, tam şu bir âyinesi mesabesinde…

Tam da, Üstâd’ın, “Nasıl küçük küçük cüzdanlar, büyük bir kütüğün vücudunu ihsas eder ve küçük küçük senedler, bir defter-i kebirin bulunduğunu iş’ar eder ve küçük kesretli tereşşuhatlar, büyük bir su menbaını işmâm eder. Aynen öyle de: Küçük küçük cüzdanlar hükmünde; hem birer küçük levh-i mahfûz mânâsında; hem büyük Levh-i Mahfûz’u yazan kalemden tereşşuh eden küçük küçük noktalar sûretinde olan benî-beşerin kuvve-i hâfızaları, ağaçların meyveleri, meyvelerin çekirdekleri, tohumları; elbette bir hâfıza-i kübrâyı, bir defter-i ekberi, bir Levh-i Mahfûz-u Âzamı ihsas eder, iş’ar eder ve isbat eder. Belki ‘keskin’ akıllara gösterir…” ifadesine tam mâsadak bir vaziyeti gösteriyor.

“Kaç dil bildiği” konusunda ise, kendisi de “tam ve de kesin bir bilgiye” henüz sahip değil sanırım…

Bir dilden diğer dile şu “tercüme” konusunda, şu Google Translate ve Google Lens’ten, çoğu zaman, çok daha başarılı ve isabetli olduğunu da şu “rahatlıkla” söyleyebilirim… Özellikle şu terimler ve kavramlar bağlamında…

Temel problemimiz ya da şu sorunsalımız, şu algoritmaları itibariyle, bu geniş havuz bilgilerini nasıl işlediği ve hangi sonuçlara ve ne gibi değerlendirme ve hükümlere ulaştığı/ulaşabildiği konusu olsa gerek…

Ulaştığı sonuç, değerlendirme, hem de hükümlerin şu “genel ahlâk” ya da etik değerlere uygunluğu, bir de şu “objektif” değerlendirme açısından, çok haklı olarak, biz “insanlar” tarafından şu “sorgulanabilirliği” de cabası…

Çünkü; ben, şahsen şunu fark ettim; şartlı sorularda, şu “bağımlı” ya da diğer “bağımsız” değişkenler değiştikçe cevaplar da ne yazık ki değişmekte…

Yani bu anlamda, biraz da şu “konjonktüre uygun”, şu “konjonktürel” cevaplar, hem de açıklamalar, bazen de şu “hükümler” üretmekte/üretebilmekte… 

Yani; tıpkı, dünyaca meşhur bir “falcı”nın, şu size/sizlere, şu “duymak istediğiniz”, hem de şu “hoşunuza gidecek şeyler” söylemesi, cevaplar üretmesi örneğinde olduğu gibi…

Başka, şöylece önemli bir açmazımız ise, meselâ siz, örneğin şu ”sübjektif” bir konuda bilgi ve cevap istediğiniz hâlde, o size şu “genelgeçer” ya da şu “nesnel” veyahut şu sözüm ona “evrensel doğrular” iddiasıyla ve o bağlamda şu “yanlış” cevaplar üretebilmekte, değerlendirme, hem de hükümler belirtebilmekte…

Hâlbuki; İlm-i Mantık kriterlerine göre, “öznel bir soru”nun cevabı şu “nesnel” veya “genelgeçer” bir açıklama veya şu “değerlendirme” veyahut şu “hüküm” şeklinde olamaz; olsa da, bu mutlak “yanlış” kabul edilir…

Tersi de olsa, yine şu mutlak “yanlış” kabul edilir…

Hem de, bazen de, şu “tarafsızlık” şu “muhalif tarafı” iltizam hükmünde, ona şu “taraftar” çıkmak şeklinde tezahür edebilmekte ve şu “tarafsızlar” şu “çoğunluğu” da elde ederek, “ayrı” bir “taraf” teşkil etmekte.. ve size karşı “hatırı sayılır” bir “baskı” unsuru, hem de “direnç” oluşturabilmekte…

Tam da, Üstâdımızın, “Şeytan’la Münâzara” bahsinde şu Şeytan’a, hem de şu bizdeki, şu içimizdeki şu insî şakirtlerine hitaben sarfettiği “Bîtarafane muhakeme, iki taraf ortasında bir vaziyettir. Hâlbuki; hem senin, hem insandaki senin şakirtlerin, dediğiniz bîtarafane muhâkeme ise; taraf-ı muhalifi iltizamdır. Bîtaraflık değildir; ’muvakkaten’ bir dinsizliktir…” hükmünü şu tam da ”teyit” eder mâhiyette…

Ve benim asıl korkum ya da endişem veyahut kaygım o ki, şu Yapay Zekâmızın, şu “genelgeçer” ya da “nesnel” cevapları, şu değerlendirme ve hükümleri, hem de tasarrufları, şu biz insanlara, şu her birimize ait şu parmak izimiz ya da göz retinamız veyahut DNA’mız gibi, bizleri şu 8 milyar diğer insanlardan ayıran ve “Vardır her yiğidin bir yoğurt yiyişi” özdeyişinde şu “tersim”, hem de “tasvir” olunduğu üzere, bizleri şu birbirimizden “ayrı” bir birey, hem de “fert” yapan, şu her birimizi bize, şu kendimize “özge” ve de “biricik”, hem de “mümtaz” kılan, şu “öznelliğimizi”, belki de “bitirebilir” veyahut şu “istibdadı” veyahut şu “hegemonyası” altına alabilir…

Bu da, zannediyorum, “başka bir yazının” konusu...

                                                                                                               

Okunma Sayısı: 252
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı