"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Cumhuriyetimiz 101 yaşında ya Demokrasimiz?

Orhan Ali YILMAZ
18 Kasım 2024, Pazartesi
“Toplum Yönetim Biçimleri”nden biri olan Cumhuriyet, Lâtincede "kamu işleri" ya da "halkın işleri" anlamına gelen "res publica" teriminden türetilmiş…

Temellerini, şu Antik Roma İmparatorluğu’nda, M.Ö. 509 yılında Monarşi’nin sona ermesiyle başlamış ve halkın belirli bir ölçüde yönetime katılabildiği bir yönetim biçimi olan şu Roma Cumhuriyeti’ne kadar götürebileceğimiz bir kavram…    

17. ve 18. Yüzyıl, özellikle de meşhur Fransız İnkılabı sonrasında tekrar gözden geçirilip modernize edilerek, şu günümüze dek gelişerek, değişerek gelen yönetim biçimi.

Kısaca tarif edecek olursak, Hâkimiyet’in, kayıtsız şartsız millete ait olması, yönetimin, halkın iradesiyle belirlenmesi, tüm bireylerin hukuk önünde eşit olmasını ifade eden şu Hukukun Üstünlüğü ve halkın temsilcileri aracılığıyla yönetilmesi anlamına gelen şu Temsilî Yönetim şekli.

Bizdeki köklerini, her ne kadar, şu Meşrutiyet’in ilânı olan 1876 tarihli Kanun-i Esasi’ye kadar götürebilsek de, 32 yıl gibi uzunca bir inkıta’ döneminden sonra 1908’de ilân edilen şu 2. Meşrutiyet Dönemi’yle ancak vuzuha kavuşan şu şekl-i idare-i hükümetimiz.

29 Ekim 1923’te ise adı şeklen “Cumhuriyet” ile konulan fakat muhtevası büsbütün değiş(tiril)en,  müsemması şu tamamen boşaltılan şu idare-i şekl-i devletimiz, ta 14 Mayıs 1950 tarihli şu Çok Partili Seçim’ine  kadar, yani tam bir “Çeyrek Asır” şu jakoben “Tek Partili Sistem”le yoluna devam etmek zorunda kalmış, daha doğrusu şu “ettirilmek” zorunda bırakılmış…

Üstâdımız Bediüzzaman Said Nursî, sarîh idam talebiyle yargılandığı şu 1935 tarihli Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesinde "Cumhuriyet hakkında fikrin nedir?" sualine cevaben, "Eskişehir Mahkeme Reisinden başka, daha sizler dünyaya gelmeden benim dindar bir cumhuriyetçi olduğumu elinizdeki tarihçe-i hayatım ispat eder" der ve şöyle devam eder: "Hulefa-yı Raşidîn, herbiri hem halife, hem reis-i cumhur idi. Sıddık-ı Ekber, Aşere-i Mübeşşereye ve Sahabe-i Kirama elbette Reis-i Cumhur hükmünde idi. Fakat mânâsız isim ve resim değil, belki hakikat-i adaleti ve hürriyet-i şer'iyeyi taşıyan mânâ-yı Dindar Cumhuriyet’in reisleri idiler…"

Onun için, gayet haklı olarak, Türkiye’de Siyasal Tarihimizle ilgili olarak, döneminin en geniş çalışmasını yapmış bulunan merhum Tarık Zafer Tunaya, şu Cumhuriyetimizin şu ilk dönemini Siyasal Tarihimiz açısından bir “ilerleme” değil, aksine bir “gerileme” olarak adlandırır ve öylece değerlendirir. Çünkü 1908’de ilân edilen şu 2. Meşrutiyet Dönemi’nde şu Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda bütün Osmanlı halklarını temsilen tam 13 tane ayrı parti vardır.

Sonrasında ise şu genç Cumhuriyetimiz, sırasıyla; önce 27 Mayıs 60 Askerî Darbesi, sonrasında 12 Mart 71 Askeri Muhtırası, şu 12 Eylül 80 İhtilâli, 28 Şubat 97 Postmodern Darbesi ve en son 15 Temmuz 2016 Kalkışması ile hem test, hem de terbiye edilmiş...

Demokrasi kavramı ise, şu kökenleri itibariyle, ta şu Eski Atina Kent Devletleri dönemine uzanacak kadar eski bir kavram. Eski Yunancada 'demos' (halk) ve 'kratos' (otorite) kelimelerinin birleşmesinden ortaya çıkan ve tanımı itibariyle, şu en öz şekliyle, “halkın, kendi kendini yönetmesi” anlamına gelmekte. 1870'lerin başında, Türkçemize şu Modern Avrupa’nın etkisiyle Fransızca şu “démocratie” kelimesinden evrilerek yerleşmiş…

Duyamadım, “Demokratik Türkiye Cumhuriyeti” mi dediniz yoksa…

Dünya Demokratik Gelişmişlik Endeksi’ne göre, şu 2024 yılı itibariyle, şu en güncel değerlendirmesinde,  şu güzel ülkemiz olan Türkiyemiz, şu 167 ülke arasında ancak 102’nci sırada, şu “hibrit rejim kategorisi” içinde ve “alt sıralara yakın ülkeler kategorisi”nde ancak şu kendine yer bulabilmiş...

Sizce, bu yıl şu 101. yaşına basan Cumhuriyetimizin, şu Dünya “Demokrasi” Endeksi sıralamasına göre, şu 102’nciliğini de acaba “kutlamış” olabilir miyiz?

Okunma Sayısı: 1299
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hikmet Günaydın

    25.11.2024 18:14:11

    Orhan Ali Yılmaz, Üslup: “Sanatçının görüş, duyuş ve anlayışındaki kendine özgü anlatış biçimi” diye açıklanmış sözlükte. Ve üslup zaman içinde kazanılır ve de üslup sahibi olmak, kolay bir şey değildir. Mesela ben bir üslup sahibi olabilmiş değilim. Sizin olur olmaz yere ŞU koyuvermeniz asla "üslup" olamaz. Öyle olsaydı ben de hemen sizin üslubunuza sahip olurdum. İşte ispatı: "Şu iki cümlede bir şu ile şu cümlelerinizi neden şu doldurmaktasınız. Şu soruma şu mantıklı bir cevap vermeniz su kadar şu zor mu?" Üslup dediğiniz buysa "Yaşasın üslup sahiibi oldum!"

  • Orhan Ali YILMAZ

    22.11.2024 19:46:46

    Ona şu "üslûp" diyoruz Aziz Kardeşim...

  • Hikmet Günaydın

    21.11.2024 00:26:11

    O.Ali Yılmaz, Önceki yazınız için bir okuyucu yoruma yazmıştı: "…ŞU kelimesini çok sık kullanmışsınız. Sebebini merak ettim doğrusu" diye. Çok kullanmak öyle değil böyle olur" dercesine yazmışsınız: "Dünya Demokratik Gelişmişlik Endeksi’ne göre, ŞU 2024 yılı itibariyle, ŞU en güncel değerlendirmesinde, ŞU güzel ülkemiz olan Türkiyemiz, ŞU 167 ülke arasında ancak 102’nci sırada, ŞU “hibrit rejim kategorisi” içinde ve “alt sıralara yakın ülkeler kategorisi”nde ancak ŞU kendine yer bulabilmiş." "Kötü bir durumdaki işi büsbütün kötü hâle sokmak" manasına TÜY DİKMEK deyimi var ya. Tek cümlede 5 ŞUdan sonra "...ancak ŞU kendine yer bulabilmiş" diye 6.sının ilâvesi hârika. Tüy dikmenin muhteşem örneği.

  • Orhan Ali YILMAZ

    18.11.2024 19:37:11

    Teşekkür ediyorum... Bizim umudumuz şu müteferrik vaziyette bulunan ve fikren teşettüt yaşayan şu Ahrârlarımız... Toparlanmalarını şu dört gözle bekliyoruz.. El-Emel... Vealeykümselâm...

  • Erdoğan KAPLAN

    18.11.2024 14:14:56

    Selamün Aleyküm kıymetli yazar kardeşim öncelikle şunu belirtmeliyim yazın harikaydı yalnız benim bir kaygım var "DEMOKRASİ BİZİM İÇİN AMAÇ DEĞİL ARAÇTIR" Diyen zihniyetten acaba ülkemize tam DEMOKRASİ" GELİRMİ ne dersiniz şahsen benim hiçde umudum yok RABBİM kaleminize güç kuvvet versin Selamün aleyküm

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı