"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“İstihdam” olunmak…

Orhan Ali YILMAZ
15 Ekim 2024, Salı
Hz. Peygamber’e, bir gün, bir sahabe tarafından, önemli bir konuyla alakalı olarak “Ya Resûlellah! Yoksa sizde mi unuttunuz!?” diye bir sual tevcih olununca, gayet hikmetâmiz, hem de gayet veciz bir tekellümle Peygamberimiz, cevaben “Ked unsîtu…” buyurmuşlardır. Yani, “Muhakkak, bana ‘unutturulmuş’tur...” karşılığını vermiştir.

Çünkü hikmetâmiz bir âyette ve şu devamında, şu “İsmet” sıfatı ile birlikte, kendisine hitaben “Sana okutturacağız ve Allah’ın dilediği dışında, sen unutmayacaksın…” denilmekte.

 Yani; bütün şu ahvâli, bütün şu tasarrufatı, şu İlahî taahhüt, hem de “İSTİHDAM” altına alındığı kendisine ikaz edilmektedir.

Üstâd Hazretleri ise, şu “İSTİHDAM” konusunda Mektûbat’ında, kendisiyle alakalı olarak “İşte, ihtiyar ve şuurumun dairesi hâricinde, mezkûr hâletler ve sergüzeşt-i hayatım ve ulûmların envalarındaki -hilaf-ı âdet- ihtiyarsız tetebbuatım; böyle bir netice-i kudsiyeye müncer olmak için, kuvvetli bir inayet-i İlahiye ve bir ikram-ı Rabbanî olduğuna bende şüphe bırakmamıştır…” demektedir.

Hem de, hemen öncesinde “Böyle gurbette, medar-ı teselli ve ünsiyet olan mütalaayı bana terk ettiren, anladım ki, doğrudan doğruya âyât-ı Kur’aniye’nin ‘Üstâd-ı Mutlak’ olmaları içindir…” der. 

Devamında ise “Hem yazılan eserler, risaleler, -ekseriyet-i mutlakası- hâriçten hiçbir sebep gelmeyerek, ruhumdan tevellüd eden bir hâcete binaen, âni ve def’î olarak ihsan edilmiş… 

Sonra, bazı dostlarıma gösterdiğim vakit, demişler: ‘Şu zamanın yaralarına devadır.’ 

İntişar ettikten sonra, ekser kardeşlerimden anladım ki, tam şu zamandaki ihtiyaca muvafık ve derde lâyık bir ilâç hükmüne geçiyor…”

Üstadımız, ayrıca, Kastamonu Lâhikası’nda, Hz. Peygamberin, bu hikmetâmiz cevabına hem iktida, hem de bu âyete müfesser, hem de konuya menâr olacak şu tavzih sadedinde “Aynen bu ehemmiyetli hikmet içindir ki, bazı defa haberim olmadan, ihtiyarım ve rızam olmadığı halde, bazı ince hakâik-i imaniye ve kuvvetli hüccetleri müteaddid risalelerde ‘tekrar’ edilmiş… 

Ben, çok hayret ederdim; neden bunlar bana ‘unutturulmuş’, tekrar yazdırılmış!?.. 

Sonra, kat’î bir surette bildim ki: Herkes bu zamanda Risale-i Nur’a muhtaçtır. Fakat umûmunu elde edemez. Elde etse de, tamam okuyamaz… Fakat küçük bir Risale-i Nur hükmüne geçmiş bir risale-i câmiayı elde edebilir. Ve ekser vakitlerde muhtaç olduğu mes’eleleri onda okuyabilir ve gıda gibi, her zaman ihtiyaç tekerrür ettiği gibi, o da mütalaasını tekrar eder…”

Sonrasında ise, bu konudaki “mücerrep” kanaatini “Şimdi bence katiyyet peyda etmiştir ki; ekser hayatım ihtiyar ve iktidarımın, şuur ve tedbirimin hâricinde, öyle bir tarzda geçmiş ve öyle garip bir sûrette ona cereyan verilmiş; tâ Kur’ân-ı Hakîm’e hizmet edecek olan bu nevi risaleleri netice versin… 

Âdeta, bütün hayat-ı ilmiyem, ‘mukaddemât-ı ihzâriye’ hükmüne geçmiş...

Ve Sözler ile İ’caz-ı Kur’ân’ın izhârı, onun neticesi olacak bir sûrette olmuştur…” şeklinde beyan eder.

Laakal şu 15 günde, en az “bir defa” okunmasını bizlere şu “ısrarla” tavsiye ettiği 21. Lemâ-i İhlâs’ında ise, bu konuda şu önemli noktaya temas eder ve bizleri şu gelecek minvalde “şiddetle” ikaz eder: “Madem, bu müthiş zamanda ve dehşetli düşmanlar mukabilinde ve şiddetli tazyîkat karşısında ve savletli bid’alar, dalâletler içerisinde, bizler gayet az ve zayıf ve fakir ve kuvvetsiz olduğumuz hâlde, gayet ağır ve büyük ve umumî ve kudsî bir vazife-i imaniye ve hizmet-i Kur’aniye omuzumuza ihsan-ı İlahî tarafından konulmuş; elbette, herkesten ziyade, bütün kuvvetimizle ‘İhlâs’ı kazanmaya mecbur ve mükellefiz ve ‘İhlâs’ın sırrını kendimizde yerleştirmek için gayet derecede muhtacız… 

Yoksa; hem şimdiye kadar kazandığımız hizmet-i kudsiye kısmen zayi olur, devam etmez; hem şiddetli mes’ul oluruz…”

Bu “zayiat”tan, hem de şu şiddetli “mesuliyet”ten, “şiddetle” korkmak, hem de “kaçınmak” gerektir vesselâm…

Okunma Sayısı: 1405
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Orhan Ali YILMAZ

    9.11.2024 09:55:21

    Şu "Müşkülpesendlik" zor bir meslek vesselâm...

  • Hikmet Günaydın

    6.11.2024 19:24:49

    Orhan Ali YILMAZ, “ …yazının sonundaki ihlas Risalesine hangi alakayla geçildi? diye sormuştum. Cevabına bakılırsa Yazının başlığındaki "İSTİHDAM olunmak.." lafzından İhlas risalesine intikal edecekmişiz öyle mi? . Siz, yazınızda İSTİHDAM sözünden oraya intikal edemeyip Mektubat’a intikal ederken “Üstâd Hazretleri ise, şu “İSTİHDAM” konusunda Mektûbat’ında…, “ şeklinde İSTİHDAM’ı Mektubattaki iktibaslarla alâkalandırırken, ben, İhlas Risalesine intikal edemedim diye “şu derinlikli manâyı tefehhüm edememiş oldum öyle mi?. 380 yerde istihdam lafzı geçiyor ama İhlas risâlesinde hiç yok. Böyle derinlikli mânâlar olunca “şu tefehhüm” edemedim. O derinliğe kendi yazında kendin inememişken okuyucudan bunu beklemen fazla olmuyor mu?

  • Hikmet Günaydın

    4.11.2024 12:19:37

    Orhan Ali Yılmaz, Açıklamalarınızı bir başka ehl-i kaleme gösterip ne dediğinizi anlamaya çalışacağım. NEKRÂ diye niçin Uzatmalı Â ile yazıyorsunuz, NEKRE/ NEKRA diye yazılışı var. Ama “NEKRÂ hangi kaynakta geçiyor?” diye soruyorum, Cevap yok. KED diye yazmanızı soruyor,” KAD değil mi?” diyorum. Cevap yerine başka şeyler yazıyorsun. Hem de Arapçasını (قد) diye kafla yazdıktan sonra Latinize ederken gene KED yazmanızın sebebini soruyorum. Sen "Mazi fiilinin başına geldiğinde "-miş"li Geçmiş Zaman manası ifade ettiğinden vs bahsediyorsun. Çok dolambaçlı cümleler kullandığından düz, kısa cümleleri anlamıyor musun? Sorum net. Niçin KAD yerine KED yazıyorsun? Bir sehiv olsa cevapta gene KED yazmazdın. Hikmeti ne?

  • Orhan Ali YILMAZ

    30.10.2024 18:21:17

    Üçüncüsü : Şu yazımızın başlığı ve ana fikri şu "İSTİHDAM olunmak.." Risale-i İhlas'ta ise "bu hizmet-i İmaniye ihsan-ı İlâhî tarafından omuzumuza "konulmuş" deniyor.. Yani şu İSTİHDAM vurgusu... Lütfen, sadece şu "tenkid" için değil de, biraz daha şu "derinlikli mânâyı" yeniden, ama şu "tefehhüm" için okumanızı tavsiye ediyorum... Selâmlarımla...

  • Orhan Ali YILMAZ

    30.10.2024 17:57:16

    Pek Hikmet'li kardeşim Birincisi: Ked (قد) kalıbı Arapçada -belirttiğiniz üzere- şu Mazi Fiil'in başına geldiğinde şu "kesinlik/katiyet" ifade etmekle birlikte, şu aynı zamanda "-miş"li Geçmiş Zaman kipidir şu Arapçada... Hz. Peygamberin şu ikisini de ifade ettiği ifade edilmiştir... Ikincisi: Ben, ilgili âyette şu "İsmet" sıfatının geçtiğini ifade etmiyorum ki.. eğer şu dikkatle bakarsanız... Sadece, çok vâzıh olarak, şu Peygamberlere mahsus şu Beş Sıfat'tan biri olan şu "İsmet" sıfatına ilave olarak, âyette bu anlam da şu ifade ediliyor kastediyorum... Yani; şu yanlış anladığınız anlamda bir "atlama", hem de şu "Mersin'e ya daTersine" gitme olayı yok şu yazımda... Ve bu "yorum dili" açıkçası şu "sorunlu" diyorum...

  • Hikmet Günaydın

    17.10.2024 17:15:13

    Bir de sehiv var: “ *KED* unsîtu… buyurmuşlardır. Yani, “Muhakkak, bana ‘unutturulmuş’tur...” karşılığını vermiştir. " Her ne kadar Arapçamız yazar kadar değilse de ne derler; "Kesikbaşa kadar okuduk biz de." Yazar sehiv yapmış ise düzelttirsin internet sayfasında. Sehiv yok da Kesikbaşa kadar okuyanların bilmediği bir incelik varsa yorum köşesine kısa bir açıklama lütfetsin. KED değil " *KAD/Muhakkak"* olmalı.

  • Hikmet Günaydın

    15.10.2024 07:23:29

    "Çünkü hikmetâmiz bir âyette ve şu devamında, şu *“İsmet” sıfatı ile birlikte* , kendisine hitaben “Sana okutturacağız ve Allah’ın dilediği dışında, sen unutmayacaksın…” denilmekte. Hikmetâmiz ayet [adım Hikmet olduğundan daha bir merak ettim] hangisi ve şu devamındaki *Şu ismet sıfatı ile..* . "İsmet sıfatı" nereden çıktı? Ayetin neresinde "ismet" sıfatından bahsediliyor? Bir başka merakım ise yazının başındaki Efendimizin öğretileni unutmayacağı hakikatini beyandan sonra yazının sonundaki ihlas Risalesine hangi alakayla geçildi? Yazının başı Mersine, sonu tersine gitmiş gibi.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı