Futbolun; dünyada olduğu gibi ülkemizde de bir tutku olduğunu inkâr edemeyiz, ancak birbirimizi yenmekten Edirne’den öteye de geçemezdik.
90’larla beraber Avrupa’da makûs talihimizi yenme ataklarını tatmaya başlamıştık.
Böylelikle futbol daha bir sevilmiş, gençlerin idolü olmuştu. Milyonlar kazanmaya başlayan futbolcular ünlü olunca da futbol sayfaları gibi magazin sayfalarını da işgal etmeye başlamışlardı. Gece hayatları ise manşetlerden düşmez olmuştu.
İşte tam da Avrupa’da adımızı duyurmaya başladığımız devrede bir kısım futbolcuların sohbetlere ve Cuma namazına gittiklerini seküler basının kınamasıyla öğrendik. O basın, güya sefahat yerine nispeten dindar olmalarını yakıştırmıyordu. Öyle ya gece hayatı dururken..!
İşte o kısmen dindar ekip hem Türkiye’de kupa bırakmıyor hem Avrupa şampiyonluğu hem de dünya üçüncülüğüne taşıyordu Milli Takımımızı. Ve o ekipten en çok öne çıkan, attığı gollerle Türkiye’de gol kralı Avrupa’da bronz ayakkabı alan Hakan Şükür..
Sosyal demokrat bir aileden gelmesine rağmen, inançlı efendiliği, futboluyla, milletin sevgisini kazanmış, hakkıyla kral unvanını almıştı.
Avrupa’nın çeşitli kulüplerinde oynadıktan sonra Türkiye’ye dönmüş bir müddet sonra da futbolu bırakmıştı. Spor yorumculuğu v.s derken, 2011’de AKP’den milletvekili seçilmişti.
O süreçte kendi çapında bir şeyler yapmaya çalışmış, ancak cemaate yakınlığından dolayı, (dershaneler kriziyle başlayan 17/25’le zirve yapan AKP cemaat problemi memleketin en büyük meselesi haline getirilince) partisinden istifa ederek bir müddet bağımsız kalmış sonra da ABD’ye yerleşmişti.
15 Temmuz süreciyle de o iltisak vasıtasıyla çoğu taraftar gibi terörize edilerek krallıktan, manevî şahsiyeti ayaklar altına alındı. O günden sonra en yakın dostları bile adını anmaz oldular. GS ve milli takımın başarıları gündeme her geldiğinde hafızalara kazınmış olan Şükür, gâh korkudan gâh cemaat karşıtlığından ismi yok sayıldı.
En yakın arkadaşları bile belki (özelde görüştükleri halde) onu yok sayıyor, kimse ismini anmıyordu. Hatta Katar’da oynanan dünya kupasında spikerin; Dünya Kupalarında 11 saniyeyle en erken gol rekoru elinde bulunduran Şükür’ü yâd edince kıyametler kopmuş ve spiker maçın ikinci yarısında vazifeden alınmıştı.
***
Malum spor programları Türkiye’de en çok izlenenler arasında hep yerini korumuştur. Hemen her programda mevzu geçmiş başarılara gelince onun adı es geçilmiş, ya da “malum futbolcu” diye korku imparatorluğuna yenik düşülmüştü.
Her şey böyle devam edecek derken, geçen akşam bir kanala konuşan GS’ın bir önceki başkanı Burak Elmas, mevzu Hakan Şükür’e gelince dobra dobra konuşarak farklı düşündükleri halde beraber Cuma namazına gittiklerini, efendi, profesyonel, işini iyi yapan GS’ın ve Milli Takımın gol kralı olmasından v.s. çok rahat bir şekilde bahsetmesi “neler oluyor, yoksa bir devir bitti mi? Suçlu ise adil mahkemelerde yargılanır değilse toplumdaki dışlanmışlık son bulur” mülahazalarına sebep oldu.
Umulur ki bu bir milad olsun. Kim suçlu kim hain tefrik edilsin. İltisaktan değil, gerçekten suça bulaşmış insanlar yargılansın, varsa cezasını çeksin, masumlar da hain damgası yemekten, memleket ise bu travmadan kurtulsun.
Not: Terim fonu diye adlandırılan kayıt dışı bire 300 kâr, hakem dövmeler, nobranlık, şike v.s. futbol çığırından çıkmışken güzel haberlere ihtiyacı var bu memleketin.