Herkesle musîbette beraber olmak demek olan teselli ise, kabrin öbür tarafında pek esassızdır. (14. Söz)
Ne dehşetli bir hal…
Dünyada başa gelen musîbete karşı en büyük dayanak noktalarından biridir, yalnız olmadığını bilmek. Musîbete bir tek bizim düşmediğimizi bilmek, bizimle beraber aynı haletleri yaşayanların olduğunu bilmek. Bu öyle rahatlatıcı bir haldir ki, başkaları bu musîbeti kaldırabiliyorsa ben de kaldırım diye düşünürsün. Ne de olsa yaşayanlar vardır bu hali dersin, adeta musîbeti yaşayanlarla bir şahs-ı manevî oluşturursun ve musîbeti hafifletirsin.
İnsan fıtratı, yalnızlığı reddeder. Hangi durumda olursa olsun bir destek, bir arkadaş, bir yoldaş arar. Bulamazsa bile kendi durumu gibi birilerinin de o durumu, hali yaşadığına inanır ve öyle tahayyül eder, destek bulur. Cehennemi halet diye tabir edilen de tam olarak bu dostu bulamamaktır. Azabı yalnız çekmektir. Ünsiyet kaynağının olmamasıdır. Dünyada, Yaratıcıyla kurulmamış bir bağın neticesidir “unutulmak”.
Dünya hayatında bile yalnızlığı kaldıramayan insanın öbür dünyası için arkadaş edinmesi gerekir. Şüphesiz “namaz” bu arkadaşların en kıymetlisidir. Arkadaşlığı daha kabirde iken başlar. Bu arkadaşlığa çok ihtimam göstermek gerekir. Namazın hakkını vermek gerekir. Bu dünyada namazına vefa gösterenler öbür dünyada “unutulanlardan” olmayacaktır.