"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kişilikli evler

Nurenda Yaşar Coşkun
08 Aralık 2024, Pazar 00:18
Her ev, içinde oturanın, bir izdüşümüdür. Eşyalarıyla, düzeniyle, kullanılış biçimiyle her yönden, hane sakinlerini yansıtır. Ev, yaşantıdan haber verir. O evin insanları, nasıl yaşıyorsa, ne yiyorsa, ne içiyorsa, ne giyiyorsa, ne izliyorsa, ne okuyorsa, hepsi evin detaylarına siner. Kullanılmışlık, adeta bir rutini gösterir.

Hakikî duygulara, manalara ev sahipliği yapmış ev, bir “şeyler” hissettirir. Hani bazı evlere gittiğinizde tarif edemediğiniz duygulara bürünürsünüz ya. Huzur ya da kasvet, yalnızlık ya da güven, şevk ya da bıkkınlık... Her ne olursa olsun, bir şeyler hissedersiniz. Bir yaşanmışlık vardır o evde. Hissedilen duyguların muhatabı eşyalar vardır. İşte bir ev ne kadar çok his, duygu, mana, yaşanmışlık taşıyorsa o kadar kişiliklidir. O kadar değer taşır.

Lakin artık evler yaşanmışlığın bir yansıması olmaktan uzaklaşıyor. Tıpkı yüz gibi. Koca koca yılların simada oluşturduğu o ince çizgiler, ifadeler, manalar nasıl da yok ediliyor, suretperestlik hatırına. Mananın silindiği, bir maddeden ibaret kalan boş bakışlı yüzler, kişinin bizzat kendisine, kendi hatıralarına bir hakaret değil mi? Ama asır bu işte. Evler de öyle. Artık suret önemli, ne hissettirdiği değil, nasıl durduğu önemli eşyaların. Fotoğrafa, sosyal medyaya, kişinin şovuna hizmet ettiği sürece değerli o eşyalar. Herkeste birbirinin aynı, genel kabule uygun ev profilleri. Ben neyi seviyorum, ne istiyorum, neye ihtiyacım var soruları, yerini “nasıl gözüküyor, standartımı yüksek yansıtıyor mu, nasıl daha güzel gösterilebilir.” sorularına bırakmış. Sonuç, kişiliksiz evler.

“Bunu neden aldın?” diye soruyorum, “zengin duruyor” diyor. Zengin olup olmamaktan daha önemli zengin durup durmamak. Zenginlik bir vasıfsa, zengin durmak nedir? Nasıl bir vasıf? İnsan, birkaç vasfa hapsedilemeyecek kadar zengin halbuki. İnsanı insan yapan, inişleri, çıkışları, tövbeleri, duaları, acıları, sürurları ve bunların simasına düşürdükleridir. Samimiyet budur. Hane, sahibinin değerlerini yansıtmalı, hayat tarzını ortaya koymalı. Yılbaşında süslenen Müslüman evler değil sadece samimiyetsiz olan, açlıktan ölecekmişçesine yiyecek stoklanan evler de bir tutarsızlık örneği değil mi? İsrafın sebep olduğu memnuniyetsizlik yüzünden depoya dönüşmüş dolaplar çok mu samimî? Evdeki her işi yapan bir robot bulduğunda mı daha kaliteli yaşayacaksın? Yorulup, emek harcamadığın bir evi ne kadar sevebilirsin? Derinliğimizi yitirdikçe, evlerimiz de derinliğini yitiriyor. Pazarlanmaya hazır bir stüdyoya dönüşüyor adeta.

Herkes kendiyle küstürülmüş. Bu, büyük bir şükürsüzlük projesi. Kendini, evini, eşyasını, yaşantısını, eşini, işini, çocuğunu beğenmeyen bir dolu insan ve tüm bunların tam ters şekilde dışa vurumu. Özetleyecek olursak şükürsüzlük ve onun sebep olduğu kizb.

Kendine mana veren, evine de mânâ verir. Evlerimiz, eski ya da yeni, zengin ya da fakir ne olursa olsun, kişilikli olsun. Duygu taşısın, samimî olsun. Gösterilenler kadar gizlenenler de sevilsin. Dayatılan değil, duruşu olan evler olsun varsın kırık olsun, eski olsun yıpranmış olsun ama kişilikli olsun.  

Okunma Sayısı: 1294
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı