"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Nasıl ciddî olunur?

Nurenda Yaşar Coşkun
27 Kasım 2024, Çarşamba
Öncelikle “ciddiyet” meselesini biraz incelemek lâzım.

Ciddiyetin bizzat kendisi ciddî bir yaklaşımı hak ediyor. Bazı kavramların ve kelimelerin mana muhtevası hassasiyetle korunamadığından, o kelimeyi tekrar hak ettiği manaya kavuşturmak gayret istiyor.

Ciddî olmak ya da ciddiyet toplum nezdinde “önemi, ihtimamı” vurgulamak amacıyla kullanılagelen bir kelimedir. Önemli bir konu, bir insan, bir durum, bir olay ciddiyeti gerektirir, lâkaytlık kabul etmez. Ciddî meseleler uluorta konuşulmaz, yer zaman, kişi odaklıdır. Ciddî durumlarda, olaylarda şaka yapılmaz, alelâde davranılmaz. Ciddî insanlarla bayağı bir üslupla konuşulmaz.

Ciddiyet, bir manaya binaen sarf edilen bir tutum, bir duygudur. Ciddî olmayı gerektiren esas şey manada gizlidir. Dolayısıyla mana yoksa ciddiyet yüzeysel, alışılagelmiş bir tavır ve davranıştan öteye gidemeyecektir. Hamasete hapsedilen değer, kıyafete indirgenen vakar, parayla satın alınan saygı, şöhretle elde edilen şeref, alkışla onaylanan hitap, makamla gösterilen izzet gibi maddeye ciddiyetin manaya ciddiyetten öne geçtiği her durum bizi ciddiyetten biraz daha uzaklaştırmaktadır.

Hakikat manayı görebilenin sermayesidir ve gerçek ciddiyet ehl-i hakikattedir. Hakikate vasıl olan her kapı büyük bir ciddiyet gerektirir. Hakikatin kıymetine ciddiyet sarf etmek, mü’minin “duruş”unu teşkil eder. Bugün duruş dediğimiz kavram her ne kadar şahısların menfî emellerine, nakıs tavırlarına alet edilmiş olsa da ehl-i hak ve hakikatin ciddiyeti, görebilenler için birer nümune-i imtisaldir.

Manaya intikal etmemiş hiçbir konu ciddî değildir. Futbol, siyaset, ticaret, iş, okul, evlilik, sanat, bilim, teknoloji her ne konuşulursa konuşulsun hatta ne şekilde konuşulursa konuşulsun hakikate vasıl olmuyorsa, maddede boğulup kalınıyorsa o konu ciddiyetten uzaktır. Ne zaman ki konular ibrete, marifete, ilme, ahlâka, imana, şeriata ve nihayetinde hakikate hizmet eder işte o zaman en basit konu dahi ciddiyet kazanır.

Ciddiyet her zaman sıdk ile birliktedir. Hakikat ehli, perdesizdir. Perde varsa sıdk yoktur. Hz. Ebubekir-i Sıddık’a (ra) sıdk makamını kazandıran sır budur. Nice Sahabenin perdelere takıldığı noktalarda “o söylüyorsa doğrudur” sırrıyla perdeleri kaldırmak ciddiyettin ta kendisidir.

Netice olarak ciddîye alınacak şey var alınmayacak şey var. Sureti ciddî gözüken ne varsa bir de sıdk gözüyle bakmak lâzım. Hakikate sadakat, en ciddî mevzu olan ölümün dahi yüzüne gülecek bir tebeddülü netice verecektir.

Okunma Sayısı: 220
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı