"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tashih hakkında - 2 Şapka deyip geçmeyin -7

Nahit Topaloğlu
12 Temmuz 2024, Cuma
Şapka, tashihle çok alâkalı, aynı zamanda ucu mânâya da dokunan bir noktalama işâretidir.

Aradaa Sırada yazılarımı göndermeden önce defalarca kontrol etmeme rağmen, neşrinden sonra bir tashih pürüzü, -çoğu defa bir şapka- nazarlık kabîlinden ya fakirin gözüme çarpar veya bir başka kalem erbâbınca fark edilir.

“Mezhebim haktır; hatâ ihtimali var. Başka mezhep hatâdır; sevâba ihtimali var.” demiş ya bir tahtieci. Nefis de öyle!

İnsan kendi hatâsını kolay fark edemiyor:

İlk mektepteyken tatillerde Kur’an öğrendik, hatmettik. Tecvidden hiç bahsetmeden, hocamız tecvidli Kur’an öğretmiş; haberim(iz) yok. “Men yağmel” okuyorum, hoca “mey yağmel” diye düzeltiyor. İtiraz ne mümkün, gözümün gördüğünü değil hocanın söylediğini tekrarlıyorum: Mey yağmel…

Her nasılsa Yâsîn’de bir kelimeyi zihnime yanlış yerleştirmişim.Yâsîn ezberimde değil maalesef. Câmilerde, cenâzelerde vs Yâsîn dinlediğimde dikkat kesiliyorum. Bakalım bu hoca da mı yanlış okuyacak? “Fî şuğulin!” Hayret, bu hoca da yanlış (!) okudu yahu! “Fî şuğûûlin” diye çekmedi.

Yâsîn suresini çocuk aklıma göre bütün hocalar yanlış okuyordu iyi mi? Ne zamana kadar? Bir gün Düzce Merkez Câmiinde Hâfız Hasan’ı Yâsîn okurken dinleyene dek.

Türkiye’nin her tarafına yüzlerce hâfız yetiştirmiş çok meşhur bir hocaefendiydi Hâfız Hasan. Merkez Kur’an kursunun baş müderrisi. Düzce’nin imamları her gün öğleye iki saat kala Merkez Kur’an Kursuna gelir, huzûrunda Sübhâneke okurlardı. (Yaz tatili boyunca bir Sübhâneke’yi geçemeyişlerine, koca koca imamların her gün Sübhâneke okuyuşlarına bir türlü mânâ veremezdim)

Bir ikindi namazı öncesi Yâsîn okumaya başladı merhum. “…Fî şuğulin...” “Hayret! Koca Hâfız Hasan da yanlış okuyor ???!!!” diyordum ki (ilk okul 5’teydim) “Ulan Nahit, bu okuyan Hâfız Hasan. Ahmak, bir baksana Kur’an’a!”

İlk işim namaz sonrası Yâsîn’i açmak oldu ve Yâsîndeki hatâmı gördüm. Yoksa kaç hocaefendi daha Yâsîn’i yanlış (!) okuyacaktı Allah bilir.

* * *

“Yanlış bilgiler, paslı çiviler gibidir; çıkarılması zordur.” Kişi bir şeyi yanlış öğrenmiş ise, doğrusunu kabulde zorlanıyor. Hani 2 parmak daktilo öğrenenler 10 parmağa geçmekte zorlanır; hiç klavye başına oturmayan bir kişi, çok daha kısa sürede öğrenirmiş ya.

Makale tashihlerinde karşılaştığımız şehir efsanesi yanlışlardan biri de Üstâdın Sibirya Kosturma’da esâretidir.

Üstad Kostroma’da (Kosturma değil) esir kalmıştır ama Kostroma’nın, Sibirya ile alâkası yok; Rusya’nın batısındadır.

Bir zaman Yönetim Kurulunca Risâle Tashihi için bazı kardeşlere Nurlar taksim edilmiş; fakire de Emirdağ Lâhikası II düşmüştü. Lâhika kısmı bitince, EKLER bölümüne geçmiştim: Şahıs Bilgileri, Yer Bilgileri, Âyet İndeksi, Hadis İndeksi, Şahıs İndeksi, Yer İndeksi, Genel İndeks bölümlerini de tashihe başlamıştım. Öyle anlaşılıyor ki, “kes-yapıştır” tarzında yüklenivermiş bu bölümdeki çoğu bilgiler, fakirin eline gelene kadar baştan sona hiç kontrol edilmemiş, kesilip yapıştırılmıştı. Bu tashihimde bütün “Kosturma”ları “Kostroma” diye düzeltmiştim.

İşte bu sırada Düzce il Meşveretimiz, “Risâle basımında, diksiyon hatâlarını asgarîye indirecek bir imlâ için çalışma yapılması”nı Bölge toplantısına götürmüştü. Gülen grubunun, sâdeleştirme (!) paravanında Risâleleri sahteleştirme icraatına denk geldiğinden, buna duyulan öfkenin gazabına uğramıştı teklifimiz. Bölgeden zorlukla geçirebildiğimiz o teklif, sevk edildiği komisyonda derin uykusundan uyandırılacağı günü beklemekte.

Bana Emirdağ II tashihini tebliğ eden Yönetim Kurulu üyesi kardeşimize, misâfireten iştirak ettiği mezkür bölge toplantımızda, tashihlerde imlâ birliği için bir fikir sorayım demiştim; balon(um)a iğne değdi. Meğer bu kardeşimizin tashih anlayışı çook farklıymış. Anlatmaya çalıştığım hususlar, onu hiç meşgul etmemiş bile.

-Yani senin istediğin tashih, metinde ‘kitap’ yerine sehven ‘mitap’ çıkmışsa onu düzeltmemiz mi?

-Evet!

- O zaman bize ne gerek var kardeşim? Ortaokul öğrencilerine dağıtın Nurları; mitapları kitap yapıversinler…

* * *

Final, gazetemizin bir kıdemli yazarından gene şapkayla ilgili.

Çift şapka gerekirken ihmal edildiğinden kafasına sıcak vurmuş kelime, cümlenin de başını döndürmüş:

“…Sizi mesaj yağmuruna tutuyor. Size nurculuğun ilk haykırışı ile haykırıyor. Kırık dökük taşlar, âleme sesleniyor hala.”

Hala yaşıyorsa, kırık dökük taşların hâlâ seslenişlerini duyar sanırım. Fakat “Şapka Deyip Geçmeyin!” seslenişimi gazetemiz yazarlarına bile duyuramıyorum; soluğum yetmiyor zâhir. Vâ esefâ!

Okunma Sayısı: 1094
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Sefer Akgül

    21.7.2024 19:51:12

    Kolay değil ama yine de kolay gelsin

  • Sertaç LÜSER

    12.7.2024 16:27:48

    Kenan Bey yorumlarda sadeleştirme konusunda YeniAsya ailesinin görüşünü yansıtmıyordur inşallah" demiş. Size nacizane aktarayım. Evet gerçekten sadeleştirme değil,Sahteleştirme. Ve bu süreç ve sonrasında biz bunun mücadelesini hep verdik.Sizin masumane gördüğünüz bu sahteleştirme süreci aslında ne büyük tahribatlar yaptığını dergilerimiz ve kitaplarımız dahil tüm yayınlarımızda görebilirsiniz.Yardımcı olması babından karikatür linki burada.. https://www.yeniasya.com.tr/karikatur/gunun-karikaturu_230983

  • Said Yüksekdağ

    12.7.2024 15:07:05

    Kenan Bey, Yeni Asya camiasının Risale-i Nurların sadeleştirilmesi konusundaki tavrı ve görüşü, açık ve nettir. "Risale-i Nur sadeleştirilemez" başlıklı broşür kitap Yeni Asya Neşriyat tarafından basılmıştır. Zira Risale-i Nurun sadeleştirilmesi büyük bir tahrifat ve hatta cinayettir. Hiçbir nur talebesi böyle bir cinayetin taraftarı olamaz.

  • Mustafa Said Kara

    12.7.2024 08:42:06

    Kostroma detayını öğrendim. Çok ilginç. Neden Kosturma şeklinde ve sibirya diye yazılıyor o zaman? Risalei Nur talebeleri ehli tahkik olurlar. Böyle bir detayı nasıl kaçırmışlar acaba?

  • Sertaç LÜSER

    12.7.2024 08:37:38

    Gen aktarımı gibi nesillerimize kültür,dil ve tarih aktarımını da hakiki manada yapamadığımız için çok basitmiş gibi görünen fakat mahkemede yanlış yazım sonrası insanı ipe götürecek yada ilgili olmayan birini tutuklatacak kadar önemli hatalar içeren durumlarla karşılaşıyoruz.Nasıl "lt" birimini "tl" olarak değişse sadece mana değil tüm hakikat değişeceği gibi dilimizin incelikleri de kültürümüzü ve hayatımızı öyle bir etkiliyor ki bunu hemen değil çocuğunuzun veya torununuzun size hitap şeklinde anlıyorsunuz.Bütün olarak 7 yazınızı da tebrik ve takdir ederek okudum.Rabbim istifadelere ve enelerimizin nahnüye sevkine vesile kılsın.

  • A. AYDIN

    12.7.2024 03:08:42

    🙂 Abi! Elimiz ayağımız dolaşmaya başladı! Belki de "Âbi" diye (A)'yı şapkalı yazmam gerekiyor. TDK'yı esas alsak onlar da sürekli kuralları değiştiriyor. Uzatılan her harfe şapka koymak yerine, uzatılması gerekirken uzatılmayanlara bunu koysak, diyeceğim. Fakat Barla'da 18 yaşındaki bir kardeşin, yanındaki arkadaşına Nurları okuyup anlatırken Peygamberimizin sözleri için kaç defa "HÂDİS" dediğini duyunca ben de "Pes!" dedim. Ya Osmanlıca aslına döneceğiz veya kesin çözüm için transkripsiyonla yazacağız.

  • Kenan

    12.7.2024 00:26:21

    Bu yazı bütün Yeni Asya ailesinin görüşünü yansıtmıyordur inşallah Sadeleştirme konusunda farklı düşünüyorum

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı