"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şapka deyip geçmeyin-11

Nahit Topaloğlu
10 Ağustos 2024, Cumartesi
Efendim, artık anlatım bozukluklarına başlamak niyetindeydik. Lâkin serinin 6.sı yayımlandığında bazı kardeşlerden îkazlar, itirazlar geldi. Biz, istihkak kesbeden kelimelerin başına şapka koymaya uğraşırken, şapka mevzuu başımıza ne çoraplar örecek bakalım.

Bir kardeşimiz, “Abdullah Cevdet’i duymuşsunuzdur. Süfyâniyet, mekteplerde âhireti inkâr fikrini işleyen bir kitaba ihtiyaç (!) duyunca, kitabı yazma konusunu ona verirler” cümlesindeki “KİTABI yazma konusunu” sordu:

-Kitap yazması mı, kitap yazma mı? Muharrir Efendi Hz’leri” diye mesaj gönderdi.

Suale, izah yapmadan “KİTABI yazma vazifesi” doğrudur, dedik ve ekledik: “Mubalâğa zemm-i zımnîdir. Zemme müstehak olduğum çok husus vardır şüphesiz. Fakat mezkür makalemle ilgili müşahhas bir başka şey varsa da lütfen belirtin. Fî emânillah!”

“Kitabı yazma” ifadesindeki “-ı” belirtme hâlidir. Herhangi bir kitap için değil haşri inkâr için sipariş edilen ve kendisinden söz edilen bir kitap için kullanılmıştır.

Ayrıca makalemdeki “Onuncu Söz, sekiz yüz nüsha YAYILMASIYLA…” cümlesindeki “yayılmasıyla” kelimesine itiraz ederek “yazılmasıyla” değil mi diye de sordu. Hayır, diye cevapladık. Metinde Üstad öyle kullanmış.

Muharrir Efendi Hz’lerine (ben oluyorum!) makaleyle ilgili diğer itirazını bildirdi kardeşimiz. “İslam filozofları dahi bu konuda…” cümlemizdeki “konu” sözüne itirazını yazdı: “Türkçesi MEVZU.”

Teşekkür ederim kardeşim, dedik. “Mevzu” yazılabilirdi tabii, fakat “konu” da olur. Kaldı ki Tarihçe-i Hayatta geçiyor:

“İnşâallah üç ay sonra bu KONUda bütün enerjimle çalışacağım. “

* * *

Serinin 6.sına bir tenkit de başka kardeşten geldi: “Said Nursî insanı haşrin sokaklarında dolaştırıyor,” cümlesinde “Said Nursî insanı” gibi tamlama anlaşılmasın diye “Nursî”den sonra muhakkak virgül konmalı.”

Telefonla yapılan bu itiraza, “Kardeşim, virgülün mutlaka kullanıldığı yerlerden biri de anlam bulanıklığını önlemek, yanlış mânâlandırmaya mâni olmaktır. Dediğin yere virgül konsa olur tabi, lâkin konmadı diye “Said Nursî insanı” şeklinde düşünülmez…” dedim. Israr etti. Ben yorum köşesine yazacağım o zaman diye bir tehevvürle telefonu kapattı. Hemen 2 yorum yazmış:

“Said Nursî insanı” istimâlinizde -yine şu zannediyorum- şu Said Nursî’nin, şu hemen sonrasında bir “virgül”ün varlığı, şu “vücûbiyet” derecesinde zorunludur; ta ki, şu ifadeyi şu “Said Nursî İnsanı” şeklinde şu “tamlama” olmaktan şu “tefrîk” ile şu “kurtarmak” için...

Şu yoruma şu cevabı şu gönderdim:

“Orhan Ali Kardeşim, Çoktandır şu düşündüğüm ve ‘Şol cennetin ırmakları’ şu alt başlığıyla şu ‘Şapka Deyip Geçmeyin’ şu serisinin şu içinde şu yazmayı şu düşündüğüm şu yazı şu artık şu kuvveden şu fiile çıkacak şu sanırım. Şu tasarladığım o yazıda şu sorularının şu cevapları da şu olacak şu ihtimal.”

“Şol cennetin ırmakları”nı beklemeden cevabı vereyim:

Mezkür yere virgül konabilir, nitekim internet sayfasında -minâre doğrultmak için- virgül koydurdum. İşin hakikatine gelince:

Kişi kızdığı zaman “Şu NETENYAHU DOMUZU var ya!...” diye döşenebilir. Böyle bir tamlama hakâret için kullanılır. Bu tür kullanımlar, Sıfat tamlaması biçimindeki “Domuz Netenyahu” iltifatının(!) belirsiz isim tamlaması şeklindeki farklı versiyonudur. Domuz Netenyahu - Netenyahu Domuzu. “Domuz” sözü, her iki kullanımda da Netenyahu’ya sövgüdür.

Zem için kullanılan bu form, medih için istimâl edilmez. Öyle ki tek başına övgü bildiren bir kelime bile (meselâ akıllı) bu formda kullanıldığında alay, yergi anlamı yüklenir: “Ali Akıllısı yok mu…”.

“Ahlâklı Ahmet denir de Ahmet AHLÂKLISI” denmez. Dolayısıyla “Said Nursî insanı haşrin sokaklarında dolaştırıyor?” cümlesinde fâil, “Said Nursî insanı” değil, Said Nursî’dir; “insanı” ise nesnedir.

Demek ki neymiş? “…virgülün varlığı, şu ‘vücûbiyet’ derecesinde zorunlu” değilmiş.

(Kardeşimizin yorum köşesindeki ikinci suali, bu yazıyı çok uzatacağından bir başka yazıya kalsın.)

Şapka ile finalde sıra:

“…1961’de müfredatına ilave olarak DİNİ olmayan konular da eklenmiştir.”

Ezher’de, konuların DİNİ vardı fakat 1961 sonrası lâikleşti de artık DİNİ imanı olmayan konular mı müfredata kondu?

Ezher müfredâtını bühtandan kurtarmak için “DÎNÎ olmayan konular” diye “din”e bile şapka

–hem de çift- koymak zorunda kalacağımız Süfyan’ın dahi aklına gelmemiştir ihtimal!

Ne diyorduk? Şapka deyip geçmeyin.

Okunma Sayısı: 870
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • A. Yılmaz

    10.8.2024 11:04:23

    "kitabı"kelimesinin istimal edildiği bağlam içinde bu şekilde yazılmasına yapılan itirazı anlayamadım? Neye istinaden böyle bir itiraz yapılmış?

  • A. AYDIN

    10.8.2024 03:19:49

    Bilen de konuşuyor, bilmeyen de... Nahit Hocam, yazmaya devam. 👍

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı