Çiçekler güzelliğin, zarafetin, renklerin, hislerin, gözlerin, gönüllerin sevgisini işaret ve ifade eden İlahi sanatın taklit edilmez mucizeleri ve harikalarıdır.
Çiçeklerin renkli desenleri, süslü nakışlı, cazip şekilleri, işlemeli motifleri, hoş görünümleri ve latif kokularıyla insanların idrakine, hislerine, latif duygularına hitap ederler. Çiçekler mutluluk kaynağıdır, seyredenlere sevinci, umudu, huzuru, ferahlığı verir. Çiçekler, Rabbimizin güzel isimlerinin şuur sahiplerinin idrakine sanatlı, işlemeli, renkli, latif hediyeleridir. Her çiçek, birçok mesajlar, manalar, hakikatler, sırlar, işaretler, müjdeler taşır…
Rabbimizin yeryüzü aynasında, bahar sayfasında basit siyah topraktan rengârenk açan, serpilen, tecelli eden güzelliklerinin gözlere, gönüllere, akıllara yansıması, konuşmasıdır. Sonbaharda ölmüş zemin cenazesini, bahar mevsiminde ağaçların, kuzuların, kuşların, arıların sevinç sesleriyle; zümrüt çimenlerin, desenli çiçeklerin renkleriyle canlandırıp uyandıran Rabbim, bahar mevsiminde haşmetiyle, sanatıyla, yaratmasıyla haşirde yeniden dirilişin numunelerini düşünüp tefekkür edenlere gösteriyor…
Arzın her sathında dağları, kırları, vadileri kaplayan çiçekler âlemi insanların iç dünyasına renklerin, desenlerin gülen yüzü, rayihaların dimağa serptiği iksirle hissiyatı, hayali, hülyaları manevi âlemlerin sonsuzluk iklimine, iksirine alır, götürür. Rüyalarda Cenneti gezdirir, sanat-ı İlahinin yüksek mertebelerine, marifet ummanlarına, muhabbetullahın aşk derecelerine, ruhani lezzetlerin gül bahçelerine ulaştırır.
Cenab-ı Hak, (cc) cömert ikramlarını, bereketli rızıklarını renklerli, kokulu, tatlı, lezzetlerle mahlûkata sunuyor: “Evet, bütün yeryüzünü bir sofra-i nimet eden ve bahar mevsimini bir çiçek destesi yapan ve o sofranın yanına koyan ve üstüne serpen bir Cevâd-ı Kerîm…”
Âşıklar, şiirlerinde çiçeklerin güzelliğini tasvir ve tarif edip anlatmışlar. Baharı güzelleştiren çiçekler renkleriyle, desenleriyle, şekilleriyle âşıkları coşturmuş, konuşturmuştur. Yunus Emre sarıçiçekle hasbıhal etmiş, konuşmuştur. “Sordum sarıçiçeğe /Annen baban var mıdır?”
Bediüzzaman bahar mevsiminde tefekkür ederek seyahat ederken bir tepeciğin eteğinde parlak bir sarıçiçek nazarına ilişmiş. Birçok çiçekleri şöyle bir mana ile hatırlamış: “Bu çiçek kimin turrası ise, kimin sikkesi ise ve kimin mührü ise ve kimin nakşı ise, elbette bütün zemin yüzündeki o nevi çiçekler Onun mühürleridir, sikkeleridir.” Çiçeklerin sahibi Rabbimizi ispat eden tevhit delilleri olduğunu ifade etmiş.
Bahar faslında yeryüzü sayfası kâinat kitabının en canlı, renkli, süslü, hayat dolu, bereketli bolluklar içinde diriliş mucizelerine sahne olur. Anneden doğan, yumurtadan çıkan, çekirdekten fışkıran, canlanan mahlûklar, eksiksiz vücutları, hikmetli yaratılışları, güzel görünümlü üniformalarıyla arz-ı endam etmelerine baktıkça ruhumuzda tefekkür ufukları, ummanları açılır. Her canlının nizam intizam içinde yaratılış sırlarınıi düşünen aklı başında her insan, “Hakikat nokta-i nazarında eşyadaki cemâl ve kemâl; esma-i İlâhiyeye aittir ve onların nukuş ve cilveleridir.” Diye düşünür.
Çok şeyler, çiçeklere benzetilerek tarif edilir, anlatılır. Mana-i harfiyle, yaratan sanatkârın eseri nazarıyla bakılırsa çiçeklerde, Allahın (c.c) birçok güzel isimlerinin tecelli ettiği görülür. Bunun gibi tüm mevcudat, “ne kadar esma-i kudsiye-i nuraniyeyi (nurlu mukaddes isimleri) okutur ve ukutturur, kıyas edebilirsin.” “İşte, Cennet bir çiçektir. Huri taifesi dahi bir çiçektir. Rû-yi zemin dahi bir çiçektir. Bahar da bir çiçektir. Semâ da bir çiçektir…”
“Eğer bir çiçekte esmâyı okuyamıyorsan ve vâzıh göremiyorsan, Cennete bak, bahara dikkat et, zeminin yüzünü temâşâ et. Rahmetin şu büyük çiçekleri olan Cennet ve bahar ve zeminde yazılan esmâyı vâzıhan okuyabilirsin, cilvelerini ve nakışlarını anlar, görürsün.” (Sözler, 32. Söz.)