GÖRÜŞ: HAKİKATİN RENKLERİ - 2 - Dr. İ. Seyda Durgun
2.5. Bin Pencereli Bir Evde Yaşamak
“Bin Pencereli Bir Evde Yaşamak” fikrini, hakikatin çok yönlülüğünü ve kişisel bakış açılarının çeşitliliğini anlamak için bir metafor/teşbih/benzetme olarak görebiliriz. Bu misal, “hakikatin çok renklere girmesi” kavramıyla paralellik gösterir; farklı pencerelerden bakan kişilerin aynı evi farklı açılardan algılamaları gibi, hakikat de her kişinin kendi algısı, perspektifi ve tecrübesi üzerinden bambaşka renklerle ortaya çıkar. Burada pencereler, hakikatin farklı renklerde yansıdığı birer ayna olarak düşünülebilir. Her insanın kendi penceresinden gördüğü dünya, yaşadığı çevre ve sahip olduğu değerler bütününden şekillenir; dolayısıyla, her insan farklı bir renk ile hakikate ayna olur.
2.6. Farklı Pencerelerden Bakmak: Kişisel Perspektiflerin Değeri
Her kişinin kendi penceresinden, yani kendi perspektifinden dünyayı ve hakikati algılaması, kişisel tecrübelerin zenginliğini yansıtır. Her bir pencere, kişinin eğitim seviyesi, kültürel arka planı, inançları ve sosyal çevresi tarafından şekillenir. Hakikatin çok renklere bürünmesi gibi, her kişinin bakış açısı da hakikatin çeşitli yönlerini, yani rengârenk yansımalarını temsil eder. Denizi gören bir kişinin gördüğü dünya, dağı görenin gördüğünden farklıdır; ancak her ikisi de kendi pencerelerinden gördükleri gerçeği savunur. Burada önemli olan şey, her kişinin hakikatin tam olarak anlaşılmasına katkıda bulunan bir parça sunduğunun bilincinde olmasıdır.
2.7. Bakış Açılarını Dayatma ve Genelleme Yanılgısı
“Herkes benim gördüğümü görsün.” yaklaşımı, aslında kişinin kendi algısını mutlak hakikat olarak dayatmasıdır. Bu, kırmızı gözlükle her şeyi kırmızı görmek ve herkesin de kırmızı görmesi gerektiğini düşünmekle benzer bir hata olur.
Kendi bakış açısını mutlak olarak kabul etmek, hakikatin farklı renklerini görmezden gelmektir. Burada, “Herkesin kendi penceresi vardır ve her pencerenin sunduğu bakış açısı değerlidir.” prensibinin kabulü, kişisel hürriyeti ve hakikatin çok yönlülüğüne olan saygıyı gösterir. Aksi hâlde, sadece kendi gördüğünü doğru kabul edenler, “genelleme yanılgısına” düşerek hakikate gölge düşürürler.
2.8. Ortak Akıl ve Hikmet: Her Pencereyi Göz Önünde Bulundurmak
Çözüm olarak önerilen “ortak ve ortalama akıl”, hakikatin tüm renklerini bir araya getirip bütüncül bir anlayış geliştirmek için kullanılan bir yöntemdir. Farklı pencerelerden bakarak evin genel görünümünü ve her kişinin bakış açısını dikkate almak, bir anlamda hakikatin farklı renklerini anlamaya çalışmaktır. Bu yaklaşım, sorumluluk sahibi kişilerin, toplumun/grubun farklı kesimlerinden gelen bakış açılarını değerlendirerek hareket etmelerini gerektirir. Sorumluluk makamındaki kişiler, yalnızca belirli bir grubun veya görüşün değil, her bir kişinin “kendine has hakikatini” dikkate almak zorundadır. Tıpkı güneşin her rengi barındırması gibi, liderin veya yöneticinin de her bir pencereyi, her bir rengi dikkate alması, adaletin sağlanması için gereklidir. Yönetimde bulunan kişilerin, hikmet dairesinde, her bir aile ferdinin veya grubun– haklarını gözetmeleri, farklı pencerelerden bakan tüm kişilerin kendilerini evin bir parçası olarak hissetmelerini sağlar.
2.9. Hakikate Ulaşma Yolunda Kolektif Güç
Bütün pencerelerden bakan kişilerin oluşturduğu kolektif görüş, hakikate ulaşmada önemli bir basamaktır. Her pencereyi tek tek anlamak ve kabul etmek, daha geniş bir hakikat vizyonuna ulaşmamıza yardımcı olur. Bu noktada çözüm, tek bir rengi mutlaklaştırmak ve meşrulaştırmak yerine, her bir rengi kabul etmek ve bir uyum içinde hepsine yer vermektir. Bu perspektif grubun hukukunu koruyarak uyum ve adaletin sağlanmasına katkıda bulunur.
3. RİSALELERDE HAKİKATİN RENGİ
3.1. Hakikatin Bütün Renkleri Kur’ân’da vardır
Said Nursî, Kur’ân’ın mu’cizeliğini anlattığı Yirmi Beşinci Söz’de hakikatin bütün renklerinin onda bulunduğunu belirtir.5 O, hakikatin mutlak ve sınırsız olduğunu, buna mukabil insan zihninin kısıtlı bir perspektife sahip olduğunu vurgular. İnsanlar, kendi sınırlı görüş açılarıyla bu mutlak hakikatin yalnızca bir kısmını görebilirler. Telif edilen bu eserde ilginç benzetmeler de vardır:
- Gavvas (dalgıç) metaforu: İnsan zihni, hakikat denizine dalan bir dalgıca benzetilmiş, fakat bu dalgıçların gözlerinin kapalı olması, onların yalnızca el yordamıyla bir cevheri bulabilmelerini temsil etmektedir. İnsanlar, hakikat denizindeki farklı cevherleri bulur ama yalnızca bir veya birkaç cevheri esas alarak tüm hakikati anlamaya çalışır. Bu, parçalı ve sınırlı bir bakış açısını temsil eder.Bu da her insanın veya bir düşünce ekolünün hakikatin bir parçasını keşfettiğini, ama bütünü ihata edemediğini ifade eder.
- Cevher çeşitliliği: Dalgıçların bulduğu elmas, yakut, kehribar gibi farklı cevherler, hakikatin farklı yönlerini ve renklerini temsil eder. Ancak her bir dalgıç, bulduğu cevheri tüm hakikatin özü zannederek tek bir bakış açısına saplanır. Bu tasvir, hakikatin çeşitliliğini kabul etmeyen kişilerin ya da sistemlerin ifrat ve tefrit ile dengeyi bozmalarına yol açabileceğini anlatır.
Benzetmede kullanılan argümanlar:
- Dalgıçlar: İnsanların kısıtlı algıları ve kavrayışları.
- Deniz: Kur’ân’daki hakikatlerin sınırsızlığı ve zenginliği.
- Elmas, yakut, kehribar: Hakikatin çeşitli yönleri (renkleri ve tonları).
- Kapalı gözler: Beşerî eserlerin sınırlı ve eksik görüşü.
- Açık gözler: Kur’ân’ın her şeyi ihata eden kapsayıcı bakışı.
Kur’ân’ın Üstünlüğü ve Kapsayıcılığı: Buradaki çeşitlilik, Kur’ân’ın yalnızca belli bir kavramı veya konuyu değil, tüm gerçeklikleri ve tüm tevhid boyutlarını kucakladığını gösterir. Kur’ân, hakikatleri bir bütün olarak ele alır, parçalanmış veya eksik bırakmaz. Aynı metinde Nursî, Kur’ân’ın insanî ve sınırlı düşünce sistemlerinden ayrılan bir özelliğini vurgular:
- Bütüncüllük ve denge: Kur’ân, hakikati tüm boyutlarıyla kapsar ve bu boyutların arasındaki dengeyi (muvazene) korur. İnsanî düşünce sistemleri ise genellikle yalnızca bir veya birkaç boyuta odaklanır ve diğerlerini ya görmezden gelir ya da uyumsuz bir şekilde ele alır.
- Nazar ve bakış açısı: Hakikatlerin farklı insanlar tarafından algılanışı ve işlenişi, renkler ve tonlar gibi çeşitlenir. İnsanlar, sınırlı algıları ve farklı bakış açıları nedeniyle Kur’ân’ın tüm hakikatlerini aynı anda ve tam bir bütünlükle kavrayamazlar. Bu, hakikatin çeşitli yorumlarının doğmasına sebep olur. Kur’ân’ın ayetleri, dalgıçların aksine hakikati bütünüyle içine alır. Bu, Kur’ân’ın hakikatin tüm renklerini olduğu gibi ortaya koyabilme yeteneğini temsil eder. Ayetlerin, hakikat denizindeki tüm unsurları bir arada görebilmesi ve bu unsurları tenasüb (uyum) ve intizam (düzen) içinde ifade etmesi, Kur’ân’ın üstünlüğünü ve eşsizliğini kanıtlayan bir delildir.
- Hakikatin Renklerinin İnsan Algısında Değişimi: Nursî, insan zihninin sınırlı algısı nedeniyle hakikatin tam rengine ulaşamayacağını ifade eder.
- Hakikati yorumlama (tevil): İnsan zihni, hakikati tam olarak göremediğinde onu çeşitli yorumlarla anlamaya çalışır. Bu yorumlar bazen hakikatin saf rengine yaklaşabilirken, çoğu zaman onu bozar. Kur’ân, bütüncül bir nazar ile hakikatleri ihata eder ve bu hakikatler arasındaki dengeyi muhafaza eder. İnsanlar ise genellikle parçalı ve sınırlı bir bakış açısına sahiptir. Bu durum, hakikatlerin dengesi ve uyumunun insan eliyle bozulmasına yol açar.
- Hakikatin dengesinin ihlâli: İnsanî eserlerde, hakikatin bir boyutuna odaklanmak diğer boyutları göz ardı etmeye, hatta bazen inkâr veya ta’tîle (hükümsüz bırakma) kadar varabilir.
- İnsan algısındaki ifrat ve tefrit (aşırılık ve eksiklik) eğilimleri hakikatlerin uyumunu bozarak,
- Hakikatin bazı yönlerini abartmaya,
- Diğer yönlerini görmezden gelmeye,
- Hatta hakikati inkâr etmeye kadar varabilir.
Bu, hakikatlerin çeşitliliğini anlayamamaktan kaynaklanan bir problemdir. İnsan, yalnızca bir veya birkaç rengi görebilir; Kur’ân ise tüm renkleri ve bunların uyumunu açıkça ortaya koyar.
—DEVAMI YARIN—
Dipnot:
5- Sözler, 25. Söz, s. 497.