Blok zincir (Blockchain) teknolojisinin1 sunduğu şeffaflık yanı sıra merkezî olmayan ve izlenebilirlik özellikleri, toplumsal ve ekonomik hürriyetlerin güçlendirilmesi açısından dikkate alınabilecek hususlardır.
Üstad Nursî’nin “Beşer esirliği parçaladığı gibi ecirliği de parçalayacaktır” ifadesi, hürriyet mücadelesinin tarihi bir sürecini özetlerken, blok zinciri teknolojisi de merkezî olmayan yapısıyla kişilerin hürriyetlerini arttırma potansiyeline sahiptir.
Blok zinciri teknolojisi, aracılara olan bağımlılığı azaltarak kişilerin doğrudan etkileşimde bulunmasını sağlar. Bu durum, kişilerin kontrolsüzlüğünü ve sistemin eşitsizliklerini ortadan kaldırabilir. Said Nursî, “ecirlik devri” olarak tanımladığı mevcut ekonomik sistemi, kişilerin hürriyetlerini kısıtlayan ve adaleti zedeleyen bir yapı olarak eleştirir. Bu eleştiri, merkezî otoritelerin gücünün aşırı olduğu ve kişilerin kendi kararlarını alamadığı bir durumu ifade eder. Blok zinciri teknolojisi ise merkezî otoritelerin etkisini azaltarak, kişilerin kendi varlıklarını kontrol etmelerine imkân tanır. Bu sayede, kişiler daha hür ve âdil bir ekonomik sisteme kavuşabilirler.
Bu konuya bir misal verecek olursak güvenli kripto paralar gibi dijital varlıklar, merkezî bankaların kontrolünden bağımsız olarak işlem görebilir ve görüyor. Bu durum, kişilerin kendi finansal kararlarını verme hürriyetlerini güçlendirebilir ve bankaların hâkim olduğu sömürü ekonomisini ortadan kaldırabilir. Ayrıca, akıllı sözleşmeler sayesinde, güvenilir ve şeffaf bir şekilde sözleşmeler yapılabilmekte ve bu sayede ticarî ilişkilerde daha fazla güven tesis edilebilmektedir.
Asr-ı Saadet ve Hürriyet Modeli
Nursî’nin “ecirlik” ve “esirlik” eleştirisi, günümüz merkezi ekonomik sistemlerinin kişiler üzerindeki baskısını ele alırken, güvenli kripto sistemlerinin merkezi olmayan finansal yapısıyla kişilere hürriyet sunduğunu söyleyebiliriz. Bu hürriyet anlayışı, Asr-ı Saadet’teki adalet ve eşitlik ilkeleriyle benzerlik gösterir. Said Nursî, bu konuda şunları söylemektedir: “Peygambere (asm) tâbi olmayıp zulmedenler, padişah da olsalar haydutturlar,” “Hulefa-i Raşidîn, (…) belki hakikat-i adaleti ve hürriyet-i şer’iyeyi taşıyan mânâ-yı dindar cumhuriyetin reisleri idiler.”
Said Nursî’nin “Hulefa-i Raşidîn” dönemini, “adalet ve hürriyet-i şer’iye” ilkelerinin en yüksek düzeyde uygulandığı bir model olarak tanımlaması, blok zincir teknolojisinin potansiyel faydalarıyla örtüşmektedir. Meselâ Asr-ı Saadet’teki adalet anlayışı, toplumun tüm üyelerinin haklarını eşit şekilde korumaya dayanır. Blok zincir teknolojisi de işlemleri şeffaf hale getirerek, âdil bir ekonomik düzen oluşturma potansiyeline sahiptir. Bir misal verecek olursak akıllı sözleşmeler (smart contracts), kişiler arasında güvenilir anlaşmaların yapılmasını sağlayabiliyor. Hulefa-i Raşidîn adı verilen dört halife döneminde, bu halifelerin halkın haklarını koruma sorumluluğunu üstlenmesi, blok zincir sistemlerinin kişisel mülkiyet haklarını garanti altına alması ilkesiyle örtüştürülebilir.
Said Nursî’nin “...zulmedenler, padişah da olsalar haydutturlar” ifadesi, yönetimde adaletin önemine dikkat çekmektedir. Bu bağlamda yapay zekâ, yönetim süreçlerinde şeffaflık ve denetim sağlayarak kişilerin haklarının korunmasına katkı sunabilir. Kamuya ait verilerin yönetimi açısından bakarsak, blok zincir üzerinde çalışan yapay zekâ sistemleri, kamu kaynaklarının âdil dağılımını denetleyebilir ve sosyal yardımların doğru kişilere ulaşmasını sağlayan sistemler olarak hareket edebilir. Ya da hukukî süreçlerde şeffaflık açısından bakarsak, yapay zekâ tabanlı hukuk teknolojileri, davaların daha hızlı ve tarafsız bir şekilde çözülmesine yardımcı olabilir.
Blok Zincir Teknolojisi ve Malikiyet/Serbestiyet Devri
Said Nursî’nin, insanlık tarihini beş devreye ayırdığı analizinden3 hareketle, blok zincir teknolojisini “malikiyet ve serbestiyet” devrinin bir özelliği olarak kabul edilebiliriz. Bu teknoloji, ekonomik eşitsizlikleri azaltma ve kişilerin doğrudan mülkiyet hakkını elde etmesine yönelik bir araç olarak kullanılabilir. Blok zincir teknolojisi, özellikle serbestiyet devrine geçiş için güçlü bir araçtır. Merkezî otoriteye bağlı kalmadan kişilerin doğrudan mülkiyet hakkını kullanabilmesi, bu teknoloji sayesinde mümkün hale gelecektir. Mesela, dijital varlıklar üzerinden oluşturulan akıllı sözleşmeler adı verilen dijital sözleşmeler (smart contracts), kişilerin mülk sahibi olma süreçlerini güvenli ve şeffaf bir şekilde gerçekleştirmesine imkân tanıyor.
Onun, toplumdaki sınıf farklarını ve güçlülerin zayıf üzerindeki tahakkümünü eleştiren yaklaşımları, blok zincir teknolojisinin sunduğu fırsatlarla da ilişkilendirilebilir. Bu teknoloji, güç ve varlık dağılımındaki eşitsizliklerin önüne geçilerek daha âdil bir sistemin kurulmasına yardımcı olabilir. “Âdil Zincir (FairChain) Projeleri” adı verilen blok zincir tabanlı bu girişimler, meselâ bazı gıda ürünlerinin üreticilerine daha âdil fiyatlar sunulmasını sağlıyor. Üreticiler, aracı firmalar olmadan tüketicilere doğrudan ulaşabiliyor.