Suâl: “Eskiden beri işitiyoruz ki bazı Jön Türkler masondurlar, dine zarar ediyorlar.”
Cevap: İstibdat, kendini ibkà etmek için şu telkinatı vermiştir. (HÂŞİYE) Bazı lâubalîlik dahi, şu vehme kuvvet veriyor. Fakat emin olunuz ki, onların masonluğa girmeyen kısmının maksatları dine zarar değildir, belki milletin selâmetini temin etmektir. Fakat bazıları dine lâyık olmayan bârid taassuba müfritâne ilişiyorlar. Demek, hürriyete ve Meşrutiyete hizmetleri sebkat eden veyahut kabul eyleyenleri Jön Türk tesmiye ediyorsunuz. İşte onların bir kısmı İslâmiyet fedaîleridir, bir kısmı da selâmet-i millet fedaîleridir. Onların ukde-i hayatiyelerini teşkil eden, mason olmayan ekseri, İttihad ve Terakkî’dir. Ve sizin şu aşâiriniz kadar ulema ve meşâyih, Jön Türkler meyanında mevcuttur. Vakıa onlarda birtakım edepsiz, çok sefih masonlar dahi bulunur; lâkin yüzde ondur, yüzde doksanı sizin gibi mutekid Müslimlerdir. “Ve’l-hükmü lil-ekser.” [Hüküm çoğunluğa göre verilir.] [...] Hüsn-ü zan ediniz. Sû-i zan hem size, hem onlara zarar verir.
Suâl: “Neden sû-i zannımız onlara zarar versin?”
Cevap: Onların bir kısmı sizin gibi tahkiksiz, taklit ile İslâmiyetin zevâhirini bilirler. Taklit ise, teşkikat ile yırtılır. O halde bazılarına –bahusus dinde sathî, felsefe ile mütevaggıl olursa– dinsiz dediğiniz vakit, ihtimal ki tereddüde düşüp, mesleği İslâmiyetten hariçmiş gibi vesveselerle, “Herçi bâd âbâd” diyerek me’yusâne, belki muannidâne İslâmiyete münâfî harekâta başlar. İşte ey bîinsaflar! Gördünüz, nasıl bazı bîçarelerin dalâletine sebep oluyorsunuz. Fena adama, “İyisin, iyisin” denilse iyileşmesi, ve iyi adama, “Fenasın, fenasın” denildikçe fenalaşması çok vuku bulmuştur.
Suâl: “Neden?”
Cevap: Faraza bazılarının altında büyük fenalıkları varsa da hücum edilmemek gerektir. Zira çok fenalık vardır ki iyilik perdesi altında kaldıkça ve perde yırtılmadıkça ve ondan tegafül edildikçe mahdut ve mahsur kaldığı gibi sahibi de perde-i hicap ve hayâ altında kendisinin ıslahına çalışır. Lâkin vakta ki perde yırtılsa, hayâ atılır; hücum gösterilse, fenalık, fena tevessü eder. Ben Otuz Bir Mart Hâdisesinde şuna yakın bir hal gördüm. Zira İslâmiyetin Meşrutiyetperver ve hamiyetli fedaîleri, cevher-i hayat makamında bildikleri nimet-i Meşrutiyeti Şeriata tatbik ile, ehl-i hükûmeti adalet namazında kıbleye irşad ve nâm-ı mukaddes-i Şeriatı Meşrutiyet kuvvetiyle i’lâ ve Meşrutiyeti Şeriat kuvvetiyle ibkà ve bütün seyyiat-ı sabıkayı muhalefet-i Şeriat üzerine ilkà etmek için bazı telkinatta ve teferruatın tatbikatında bulundular. Sonra sağını solundan fark edemeyenler –hâşâ– Şeriatı istibdada müsait zannederek tûtî kuşları taklidi gibi “Şeriat isteriz!” demekle hakikî maksat ortada anlaşılmaz oldu. Zaten plânlar serilmişti. İşte o zaman, yalan olarak hamiyet maskesini takınan bazı herifler, o ism-i mukaddese tecavüz ettiler. İşte cây-ı ibret bir nokta-i siyah!..
HÂŞİYE: Nasıl ki şimdi, yirmi beş sene istibdad-ı mutlakı yapanlar, dindarları irtica ile itham ederek istibdad-ı mutlakın elindeki irtidatlarını saklıyorlar.
Eski Said Dönemi Eserleri, Münazarat, s. 189