Mahkeme Reisi Ali Rıza Beyefendi! Hukukumu müdafaa etmek için ehemmiyetli bir talebim ve bir ricam var.
Ben yeni harfleri bilmiyorum ve eski yazım da pek nâkıstır. Hem beni başkalarla görüştürmüyorlar; âdeta tecrid-i mutlak içindeyim. Hatta iddianâme on beş dakikadan sonra benden alındı. Hem avukat tutmak iktidarım yok. Hatta size takdim ettiğim müdafaatımın, çok zahmetle, bir kısmını gizli olarak ancak yeni harfle bir suretini alabildim. Hem Risale-i Nur’un bir nevi müdafaanâmesi ve mesleğinin hülâsası olan Meyve Risalesi’nin bir suretini müddeiumuma vermek için ve bir-iki suretini Ankara makamatına göndermek için yazdırmıştım. Birden onları elimden aldılar, daha vermediler. Halbuki Eskişehir Adliyesi, bize bir makineyi hapse gönderdi. Biz müdafaatımızı onda, yeni harfle, bir-iki nüsha yazdık; hem o mahkeme dahi yazdı. İşte ehemmiyetli talebim: Ya bize bir makineyi siz veriniz veya bize müsaade ediniz, biz celb edeceğiz; tâ ki, hem müdafaatımı, hem Risale-i Nur’un müdafaanâmesi hükmündeki risaleyi yeni harfle iki-üç suretini alıp, hem Adliye Vekâletine, hem Heyet-i Vekileye, hem Meclis-i Mebusana, hem Şûrâ-yı Devlete göndereceğiz. Çünkü iddianâmede bütün esas, Risale-i Nur’dur. Ve Risale-i Nur’a ait dava ve itiraz, cüz’î bir hâdise ve şahsî bir mesele değil ki, çok ehemmiyet verilmesin. Belki bu milleti ve memleketi ve hükûmeti ciddî alâkadar edecek ve dolayısıyla âlem-i İslâmın nazar-ı dikkatini ehemmiyetli bir surette celb edecek bir küllî hâdise hükmünde ve umûmî bir meseledir.
Evet, Risale-i Nur’a perde altında hücum eden, ecnebi parmağıyla bu vatandaki milletin en büyük kuvveti olan âlem-i İslâmın teveccühünü ve muhabbetini ve uhuvvetini kırmak ve nefret verdirmek için siyaseti dinsizliğe alet ederek perde altında küfr-ü mutlakı yerleştirenlerdir ki, hükûmeti iğfal ve adliyeyi iki defadır şaşırtıp der: “Risale-i Nur ve şakirdleri, dini siyasete alet eder; emniyete zarar ihtimali var.”
Hey bedbahtlar! Risale-i Nur’un gerçi siyasetle alâkası yoktur; fakat küfr-ü mutlakı kırdığı için, küfr-ü mutlakın altı olan anarşiliği ve üstü olan istibdad-ı mutlakı, esasıyla bozar, reddeder. Emniyeti, asayişi, hürriyeti, adaleti temin ettiğine yüzer hüccetlerden biri, bu, müdafaanâmesi hükmündeki Meyve Risalesi’dir. Bunu, âlî bir heyet-i ilmiye ve içtimaiye tetkik etsinler; eğer beni tasdik etmezlerse, ben her cezaya ve işkenceli idama razıyım.
Mevkuf
Said Nursî
Tarihçe-i Hayat, s. 424-25
LÛGATÇE:
anarşilik: hiçbir otorite tanımayarak kargaşa çıkarma, terör.
Heyet-i Vekile: bakanlar kurulu, kabine.
iğfal: yanıltma, gaflete düşürerek kandırma, aldatma.
istibdad-ı mutlak: hiçbir hak ve hürriyeti tanımayan tam baskı, tam diktatörlük.
küfr-ü mutlak: hiçbir imanî hükmü, delili, hakikati kabul etmeme, kesin ve tam bir inkâr.
müdafaanâme: müdafaa metni, savunma mektubu, savunma dilekçesi.
müddeiumûmî: savcı.
Şûrâ-yı Devlet: devlet şûrâsı, Danıştay.
tecrid-i mutlak: hücre hapsi.
uhuvvet: kardeşlik.