Sıcak mı geldi kelime, yoksa “nerde o günler?” mi dediniz hayıflanarak, ya da adı “güven” konup, içinde güvensiz ne var acaba diye endişe mi duydunuz, bilmiyorum. Güven, deyince, İnsan rahatlar, oh der ve derin bir nefes alırdı eskiden. Şimdi güven, zedelenmiş. Belli ki, bu güven, eski güven değil artık.
Evden dışarı çıkıyorsun, onlarca “acaba” geziyor zihninde. Ne ile karşılaşacağını bilmiyorsun. Çıktın evden; döner misin, dönemez misin? Belli değil. Otobüse, metroya, uçağa, bisiklete, motosiklete biniyorsun her an ne ile karşılaşacağın belli değil. Güven krizi bu.
Bir şey alıyorsun. Üzerinde yazanlar doğru mu acaba? Bir şey yiyorsun, yediklerin “acaba”larla boğazında düğümleniyor. Ağzına kadar götürmüşsün yiyecekleri, çiğniyorsun; tam o sırada bir taş geliyor dişine ve ‘Eyvahhh!’ diyerek, fırlıyorsun lavaboya. Aracınla yolculuk hâlindesin, selektör yok, işaret yok, pat diye biri kırıyor önüne. Aman Allah’ım! Neler oluyor? Yahu kardeşim kör müsün? Adam, “Körüm ya” deyip geçip gidiyor. Buna da şükrediyorsun. Geçenlerde adamın biri trafikte neden önüme kırıyorsun dedi diye… Kırsam ne var… diye devam eden kaba kelimeler trafik kazasından daha beter duygu kazaları meydana getirdi ve haberlere konu oldu. Bu sefer bu haberi izleyenlerin içinde uyuyan, “Ne var la...”lı kötü duygular uyandı ve “Demek ki artık hayat böyle” diye bir de sonuç çıkardı insanlar. En tehlikelisi de bu.
Hastanede, postanede, iş yerlerinde “acaba”lar dolu. Güvensizlik durumu insanın içini acıtıyor, yoruyor. Güvensiz yaşanır mı? Ona güvenme buna güvenme, böyle bir hayat olur mu?
Zannım o ki, birileri maksatlı karartıyor perdeyi. Hayatı, iyice çekilmez hâle getirmek istiyor. Özellikle de “güven” bunalımı oluşturuyor. Çünkü bir toplumda “güven” yoksa o toplum bitmiş demektir. Bugün her taraftan gelen şikayetlerin sebebi bu. Güven yoksa, ne yapsan emek boşa gider. Başını yastığa koyduğunda onlarca davetsiz misafir hücum ediyorsa uykuna, güven bunalımı var demektir toplumda. Hayatı yaşanmaz hâle getirmenin yolu, ümidi söndürmektir.
Bu, kötülerin özel çalıştığı büyük bir tuzak. Ümidi yok etmeden, kötülük yayılmaz çünkü.
Korkuyu, güvensizliği, endişeyi dağıtmanın tek yolu var, o da tedbirle güvenmektir. Her şeyde tahkik ehli olmaktır. Sünnet üzere, anlaşmayı, sözleşmeyi, ahidleri yazarak yaşamaktır.
Hiç güvenmemek de, tedbirsiz hep güvenmek de hayatı çekilmez hâle getirir. Güven, mutluluktur. “Güven” duyulan bir insan olunca, “güven” nefes almaya başlar. Güvenilir olunca, güvenirsiniz ve güvenilirsiniz. Taşıdıklarınızla değerlendirirsiniz insanları. “Güven” görünmeye başlayınca toplumda, yaygınlaşır. Nezaket görünce nazikleşiriz ya ondan...