Trump’ın başkan seçilmesi sonrasında, Türkiye-Amerikan ilişkileri arasında yeni bir sayfa açılması bekleniyor.
Yeni atanan Dışişleri Bakanı Marco RUBIO’ nun İsrail’e olan yakınlığı bilinmekte ve bu bakış tarzı ile dış politikada etkin olacağı bekleniyor. Türkiye ile ikili ilişkilerde yeni dönemde sıkıntılı bir sürecin beklediğini söylemek mümkün. Türkiye ile Amerika arasındaki sorunların başında, Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden ve kırmızıçizgi olarak belirlediği, güney sınırımızdan gelebilecek olan tehditler. Özellikle (PKK/YPG) ile olan süreç ve ABD’nin bu unsurlara olan tutumu.
Türkiye sınır ötesi harekâtlarını bölgeden gelebilecek tehditlere karşı yapıyor, ABD’den gelen ilk demeçlere bakıldığında, Suriye’nin kuzeyi ve Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu bölgesi kast edilerek, buralarda yaşayan Kürtlerin vatanlarının olmayışı dile getiriliyor. Amerika’nın bu noktadaki ayrılıkçı tavrı ve söylemi, Ankara da hayli sinirleri germiş durumda. ABD’nin bu bölgeye olan tavrı değişmeyecektir. PKK/YPG unsurlarına eğit-donatın dışında son olarak stinger füzelerini konuşlandırması ve eğitimini vermesi önemli. SİHA/İHA ya da Helikopterle bölgede hareket eden Türk timlerini vurma planı olarak söylenebilir, ABD’nin bölgeye bakışı bu manada çok açık ve Türkiye’yi ABD ile ikili ilişkilerde sıkıntıya sokacak olan en önemli sorunumuz. İç siyasette Sayın Bahçelinin Öcalan çıkışını bu gözle değerlendirmek olabilir mi? Suriye’nin kuzeyinde etkin olan ABD'nin kolay kolay bu düşünceden uzaklaşacağını beklemiyoruz. Gazze’nin boşaltılması ile birlikte bölgeden Akdeniz’e açılması planlanan bir Kürdistan koridorundan bahsediliyor. Ankara bu gelişmelere yakından izlerken, elbette güney sınırını ile birlikte toprak bütünlüğünü korumayı kırmızıçizgi olarak ifade ediyor. Buda ABD’ nin görüşü ile kesişmiyor. Türkiye, Akdeniz’e açılabilecek ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü bozacak olan bir Kürdistan koridorunu karşı çıkmak zorunda. Bu yaklaşım bölgede sıcak çatışmalara sebebiyet verebilir. Koridor aslında güney sınırımızdaki Kürt vatandaşlarımızı da içine alacak bir mini devlete dönüştürme çabasının ilk adımları da olabilir. Türkiye’yi bölmek üzere planlanmış ve kurgulanmış bir oyun ile karşı karşıyayız, Türkiye bu konuda gardını almak zorunda. İsrail’in de bu koridora olan ilgisi de giderek artmakla birlikte, Güneydoğuda yaşayan Kürt kardeşlerimizi bir yerde kışkırtmaya çalışıyorlar. O yüzden hiç olmadığı kadar iç barışa, birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var.
Esed’in bu gelişmeleri dikkate alarak, Türkiye ile toprak bütünlüğünü korumak adına işbirliğine gitmeli ve barış masasına koşulsuz gelebilmelidir. Suriye’nin kuzeyi ile Türkiye’nin güneydoğu Anadolu toprakları, Amerika’nın da istediği şekilde bir koridor
oluşturulması açısından ele alınıyor. Her iki ülkenin birliği, menfaatlerine olacaktır, tabi ABD barış masasına izin verirse. İşin ilginç tarafı, Rusya bu konuda sessiz kalıyor.
S400’lere baktığımızda, NATO müttefiki olan Türkiye’nin elinde bulundurduğu S400’lerin, NATO Bünyesinde savunma pozisyonunda kullanmasının ve entegrasyonunun mümkün olmadığı söyleniyor. 24 Ocak 2024 te Ankara’yı ziyaret eden Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı eski Sözcüsü Victoria Nuland, ABD’nin bu konudaki net fikrini ortaya koymuştu. S400’leri İncirlikte bulunan ABD üssüne teslim edilmesi koşulu öne sürülüyor. Haksız ve hukuksuz bir şekilde tek taraflı olarak F35 programından çıkarılan Türkiye’nin bu tavrı sonrasında, F35 projesine dönüşü olacaktır deniyor. Trump’ın yeni dönemde bu konuya farklı bir bakış getirmesi beklenebilir. Nuland Amerika’nın bu konudaki görüşünü net şekilde ifade etmişti, ifadesinde, Amerika S400 meselesini çözmek istiyor, ama Türkiye’nin elinde bulunan S400'leri incirlik üssüne teslim edilmesi karşılığında F35 projesine dönebileceği şeklinde. Türkiye S400’leri verse savunma pozisyonunda sıkıntı yaşayacak, ayrıca Rusya’yı karşısına alacak, vermese F35 programına geri dönemeyecek. F35 programına Türkiye’nin dönmesi önemli, 6 adet parasını ödediği ve hazır halde tutulan F35'lerini de almak istiyor. Savunma ya da saldırı üstünlüğü gibi askeri planlarda karar vermek zorunda. Türkiye bir şeyler vermeden F35’e dönmek istese de, Rusya ile Amerika arasında sıkışan bir Türkiye profili çizerken, Rusya ise S400’lerin Amerikan üstlerine teslim edilmesini elbette karşı çıkacaktır. Trump’ın nasıl bir çözüm önerisi getireceği ya da Amerika’nın dış siyasetinde değişim olup olmayacağı henüz bir netlik yok.
Amerika, Hindistan, Suudi Arabistan, BAE ve İsrail’in ortaklaşa oluşturmaya çalıştığı ‘’Mega Proje’’ olarak adlandırılan Hindistan’dan başlayan, Gazze limanı ve Güney Kıbrıs üzerinden Avrupa’ya açılan ticaret koridoru burada önem kazanıyor.
Türkiye’nin Irakla yapmış olduğu ‘’Kalkınma yolu projesi’’ ile bu proje kesişiyor, hatta BRICS’e üye olmak isteyen Türkiye’yi Hindistan’ın mızmızlanması bu yüzden olabilir. Irak’ın Fav limanından başlayarak, Türkiye üzerinden Avrupa’ya açılan bu koridorun hayata geçmesini istemeyebilirler. Basra Körfezinden AB ye açılan bu yol, daha kestirme, navlun ücreti daha düşük, taşıma süresi daha kısa ve daha güvenli, ama politik değerlendirmeler farklı olabilir. Hindistan ve İsrail’in ABD ye baskısı, bu yolun açılmaması üzerine. Trump‘ın başkan seçilmesi sonrasında, Amerika’nın dış siyasetinin ve Türkiye ile ikili ilişkilerinin çok fazla değişeceğine inanmak hayalcilik olur. Türkiye, ABD, Rusya NATO, BM ve diğer aktörlerle iyi ilişkiler için çaba sarf etse bile beklenmedik sorunlar yaşayabilir. Türkiye’nin iç barışa hiç olmadığı kadar ihtiyacı var.