Özellikle Esed rejiminden kaçarak birçok ülkeye sığınan göçmenlerin, rejimin yıkılması ile birlikte ‘’Eve Dönüşler’inin başlaması, güvenli ortamlarda olması bekleniyor. Cilvegözü sınır kapısından günde ortalama 1500 kişi, gönüllü olarak dönüş yapıyor. Bununla birlikte Suriye uluslararası hava limanı henüz faaliyette değil, dolayısı dönüşler şimdilik Türkiye üzerinden devam ediyor.

Parçalanan ailelerin tekrardan bütünleşmesi için Türkiye ve yeni geçici hükümet elinden geleni yapmalı, fakat bir anda tüm göçmen kardeşlerimizin ülkemizi terk etmesi beklenmiyor ve bu mümkünde değil. 13 yıldır Türkiye’de yaşayan ve bu coğrafyanın kültürünü ve dilini benimseyen göçmen kardeşlerimiz, dönseler bizlerden aldıkları maddi ve manevi değerleri Suriye taşıyacaklar. Aynı zamanda yıllarca ülkemizde usta-kalfa-çırak şeklinde orta ölçekli birçok işletmede katma değer üretmiş durumdalar. Savaş nedeni ile ülkelerinden kaçarak Türkiye’ye sığınan bu insanların, öncelikle aile fertlerinden bir temsilciyi geri gönderiyorlar. Kaybolan ve yıkılan evlerini, dükkânlarını yeniden inşa etmek, toprak sahiplerine iade etmek, geçiş hükümetinin söylemlerinden. Toprakların yeniden hak sahiplerine tahsis edilmesi, iç barış ve güvenliğin sağlanması bekleniyor. Eğitim, yani okulların yeniden açılarak faaliyete geçmesi de beklenenler arasında. En önemli konu ise yeni anayasa ile birlikte tüm etnik grupların katılımı ile Suriye Demokratik Cumhuriyeti’nin kurulması. Suriye de Araplar, Sünniler, Türkmenler, Dürziler, Selefiler, Aleviler, Hıristiyanlar gibi birçok etnik yapı var. Halk, seçtikleri liderlerin Suriye’yi yönetmesini istiyorlar. Üniter devlet yapısından asla ödün vermeden, hür bir şekil ve ortamda seçimler en kısa zamanda planlanıyor. Ayrıca bankaların, devlet dairelerinin açılması ve ticaretin yeniden işlemesi bekleniyor. Özellikle günlük ihtiyaçların karşılanması, elektrik, doğal gaz ya da ısınma problemlerin çözüm bulması da bekleniyor.

Özellikle Esed rejiminden kalan kimyasal atıklar, silahlar ve uyuşturucu yapımında kullanılan malzemelerin, askeri mühimmatın, tankların, uçakların ve diğer malzemelerin güvenli ortamlara çekilmesi söz konusu. Bunlarla birlikte kolluk kuvvetlerin tesisi ve ülkenin korumasının, devlet dairelerinin tekrar işler hale gelmesi, yurt dışı temsilciliklerinin açılması ve para biriminin elden geçirilmesi, ekonominin rayına oturması, kaynakların reel olarak eşit şekilde kullanılması, gelirlerin merkez Bankası’nda toplanması gibi bir dizi gelişmeler bekleniyor. Ayrıca Kolani açıklamasında, zorunlu askerlik olmayacak, silahlı gruplar dağıtılacak, silah sadece devletin elinde olacak şeklindeki demeci de önemli.

SDG’nin de tutumu netleşiyor, silah bırakması istenecek. Ankara’nın da tavrı bu konuda çok net ve açık, PKK/YPG‘nin bu bölgede kalmasını asla sıcak bakmıyor ve kırmızıçizgi olarak görüyor.

Anthony Blinken’in ABD’nin terör örgütleri listesinde yer alan HTŞ lideri ile direkt temas kurması da ilginç. Trump ile Pentagon arasında bir görüş ayrılığı da söz konusu, Pentagon Suriye’de kalalım derken, Trump ise Suriye’nin iç içlerine karışmak gibi bir niyetin olmadığını ifade ediyor. Kolani (HTŞ) diplomatik yollarla terör örgütü ilan edilmekten de kurtulmak istiyor. Golan tepelerini işgal eden İsrail’e karşı BM de Muhammet el Beşir’in İsrail’in işgal ettiği topraklardan çıkması adına başvurusu geçici hükümetin ilk icraatı. Ayrıca Kolani, ‘’Suriye’nin içinde bulunduğu zayıf durumda herhangi bir çatışmaya girmek gibi bir niyetimiz yok’’ Tek hedeflerinin, İnşaat, alt yapı ve geliştirme planları diye de ekliyor. Hayırlısı bakalım..