"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Süreç” belirsizlik çıkmazında

Cevher İLHAN
17 Ocak 2025, Cuma
Her ne kadar “Meclis’te çözüm” dense de aslında yine bir tek terörist başı ile terör örgütü mihrakları üzerinden yürütülen “süreç”i akamete uğratma handikaplarının başında “yeni anayasa” paravanında içte ve dışta sığ siyasî hesaplarla siyasî dizaynların dayatılması geliyor.

Mâlum daha önce hâlen karanlıktaki 15 Temmuz Hâdisesi’ni suiistimalle Bahçeli’nin “Madem Cumhurbaşkanı fiilî olarak Anayasaya uymuyor o zaman Anayasayı Cumhurbaşkanına uyduralım” gerekçesiyle 16 Nisan 2017 referandumuyla “tek kişilik ucûbe yönetim” getirilmişti. “Eğer terör hayatımızdan sökülüp atılırsa, eğer enflasyon canavarına darbe indirilirse, Türkiye siyasî ve ekonomik istikrarın zirvesine çıkarsa cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bir kez daha seçilmesi doğal ve doğru bir tercih ve tek seçenek, bu kapsamda anayasal düzenlemeyi yapmak gereklidir” diyerek yeniden seçilmesinin önünün açılması”yla “otoriter rejim” daha da tahkim edilmişti.

Aslında iktidar mahfillerince her fırsatta “anayasal düzenleme”nin “Anayasanın ilk dört maddesine ilişilmeyeceği” teminatları verilirken, “vatandaşlık tanımı”na dair bazı ufak değişiklikler yapılsa da asıl değişikliğin 101. Maddesi’ndeki “Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” hükmünün kaldırılarak Erdoğan’ın ömür boyu iktidar koltuğunda kalmasının önünün açılmasında olduğu gibi Bahçeli-Erdoğan’ın son “Öcalan çıkışı” atraksiyonunun amacı ortada.

KARALAMA KAMPANYALARI VE İTİBAR SUİKASTLARI

Seksen beş milyonun Cumhurbaşkanı olması gereken ve en son il il partisinin kongrelerine katılan partili Erdoğan’ın en son partisinin Şanlıurfa kongresinde sahnede birlikte türkü okuduğu Tatlıses’in “Biz ölene kadar sizinle beraberiz. Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığına var mısınız, yok musunuz? Bu sözü alalım” sorusu üzerine Erdoğan’ın “Sen varsan ben varım” cevabına “ölümüne varım” sözüne sevinmesinin ardından AKP sözcüsünün, “Cumhurbaşkanımızla yol yürüyenler olarak bu bizim gündemimizde. Biz de ‘siz varsanız ‘biz de varız’ diyoruz; formüle bakarız…” diye konuşması bunun bir başka göstergesi.

Parti sözcüsünün “Bunun orada gündeme gelmesinden de büyük bir memnuniyet duyduk, bu şekilde bağlanmasından da memnuniyet duyduk” cümlesinden konunun partinin yetkili mercilerinde müzâkere edilmeden Tatlıses’in sahnede “teklifi”yle “bu şekilde bağlandığı” husususun peşin kabulle “süreç”in en temel beklentisi olduğunu ortaya koyuyor.

Bu amaçla sözde de kalacağını, “kendini lağvettiği”ni ilân etse de terör örgütünden kopan grupların başka isimler altında sürdüreceğini bile bile terörist başından âcilen “terör örgütünün silâh bıraktığı” çağrısı bekleniyor. Keza daha baştan Bahçeli “İmralı heyeti”nden ikinci ziyaretinde terörist başının terör örgütüne “silahı bırakma” çağrısını yapmasını aksi halde “sonuca katlanırlar” restinde bulunuyor. Cumhurbaşkanı, “gerekli çağrı yapılmazsa ya da örgüt bu çağrıya kulak tıkarsa terörsüz Türkiye için başka yöntemler devreye girer!” diye konuşuyor.

Anlaşılan, âlây-ı vâlâ ile ortaya atılan, “çözüm süreci” ve “yeni açılım” denmesi istenmeyen adı olmayan “süreç”te bir yandan terörist başına gönderdiği parti ile ana muhalefet partisinden seçilen belediye başkanlarının yargısız infazla görevlerinden alınıp yerlerine “kayyım” atanması tehditleri devam ederken, diğer yandan topyekûn muhalefeti “yolsuzluk, ihaleye fesad karıştırmak ve yakınlarını partizanca kayırmak”la itham eden karalama kampanyalarıyla itibar suikastının maksadı bu.

“SÜRECİ AKAMETE UĞRATAN” İŞARETLER…

Aslında daha birkaç hafta önce “teröre destek”le suçladıkları defalardır seçilen Mardin Belediye Başkanı Türk’ü “İmralı heyeti”ne katıp Meclis’te Meclis Başkanı ile Bahçeli ve diğer parti liderleri ve yöneticileri tarafından karşılanırken, terörist başı ile iktidardakiler arasında “aracılık” yapan partinin kapatılmasının şantajının savrulması “süreç”teki samimiyetsizliği ele veriyor.

Bununla da kalınmaması, yürütme ve yasamanın yanısıra tamamen “tek kişilik Saray hükûmeti”nin güdümüne sokulmasıyla bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitiren yargının bir “sopa” olarak kullanılmasıyla “siyasî rakipleri”ne “ahmak davası” gibi uyduruk yargılamalar üzerinden “siyaset yasağı” getirilmesinin hedefi de bu.

Millet irâdesinin temsilcisi Meclis’te bütün demokratik güçlerin irâdesi ve sahipliğiyle müzâkere edilmesi yerine hâlâ kapalı kapılar arkasında kotarılmak istenmesi; bugün yazılı bir açıklama yapacak olan DEM yönetiminin, “Bir elleriyle gül, diğer elleriyle yumruk gösteriyorlar” tepkileri siyasî hesaplarla “süreç”in çıkmaza ve belirsizliğe sürüklendiğini ortaya koyuyor.

Kaldı ki bununla da kalınmıyor; “terörün tasfiyesi” perdesinde küresel emperyallerin iftirak plânlarıyla “federatif sistem”le özerk – otonom bölgeler ekseninde Suriye’nin ve bölgenin bölünüp parçalanması tefrika plânın uygulanması ile “büyük İsrail provası”nın hayata geçirilmesi ve bunun içe yansımaları da “süreç”in önündeki bir diğer vahim handikap olarak duruyor.

Bu yüzden daha başlamadan “süreç”in “sona er(diril)eceği” işâretleri çoğalıyor…

Okunma Sayısı: 521
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı