"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Milletin hakkı millete...

Faruk ÇAKIR
17 Ocak 2025, Cuma
Ekonomik meselelerin gündemi meşgul etmesini istemeyiz, ama Türkiye gerçekleri bunu icap ettiriyor.

Keşke ekonomi kadar ve hatta daha fazla ‘hak ve hukuk’ meselleri konuşulabilse. Çünkü sadece ‘ekmek’ konuşulduğunda hem ekmek hem de hürriyetlerden mahrum kalıyoruz. Keşke, “Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz asla” demenin netice itibarıyla ekmek ve hürriyeti de getirdiğini görebilsek.

Türkiye’nin şartları elbette bellidir ve zaten milletimiz de bu şartları biliyor. Ancak bu şartlar, büyük çoğunluğun ‘açlık sınırı’nda yaşamasını da icap ettirmez. İtiraz edilen nokta, devletin alacağı vergilere ortalama yüzde 50 zam yaparken; ödeyeceği maaşlara bunun yarısı ve hatta daha azını takdir etmesidir. Resmi rakamlar şöyle: “Ocak 2025’te SSK, Bağ-Kur emekli zammı yüzde 15,75 olarak kayıtlara geçerken bu oran memur ve memur emeklisi için yüzde 11,54 oldu.”

Peki bu apaçık çelişki savunulabilir mi? Elbette işlerin bu noktaya geleceği çok önceden belliydi. İşin ehli olanlar Türkiye’yi idare edenlerin yaptıkları yanlışlara sürekli itiraz etti, ama onlar bu ikazlara kulak vermedi. Oysa “Tatlı tatlı yemenin, acı hesap günü olur” benzeri ata sözlerimiz vardır. Ne yazık ki vatandaş da ‘gün’ü düşündü ve ‘yarın’ları hesaba katmadı. Bugünkü yanlışların hesabının yarınlarda önümüze getirileceğini görmek istemedi. Neticede bu zor tablo ile karşı karşıya kaldık. 

Bugün bile ekonomi ve siyasetteki gerçek durum milletten gizlenmiyor mu? İdarecilere kulak veren Türkiye’nin hiç bir derdi olmadığını düşünür. Hatta onlara göre bütün dünya bizi kıskanıyor. Keşke ülkemiz çok iyi durumda olsa ve dünya bizi kıskansa... Ama ‘dünya gerçekleri’ bunu göstermiyor ki!

Bir sendika adına yapılan açıklamada, “22 yıldır ülkeyi yönetenler çalışanları fakirliğe sürükledikleri yetmiyormuş gibi, her gün sarf ettikleri sözlerle adeta bizimle dalga geçmektedirler” denilmiş. Gerçekten de böyle yapılmıyor mu?

Ülkemizde yaşanan sıkıntılardan biri de var olan dertlerin kabul edilmemesi, inkâr edilmesi ve görülmesin diye üzerinin örtülmesidir. Dar gelirli vatandaşın sıkıntı içindi olduğunu kim inkâr edebilir? Bilhassa emekliler büyük sıkıntı içinde. Bazı siyasetçilerin dikkat çektiği üzere artık insanlar hem yaşlanıyor hem de beraberinde fakirleşiyorlar. Türkiye’yi idare edenler bu durum karşısında gözlerini kapamadan “Sıkıntı var, gelin birlikte çare bulalım” dese büyük ölçüde mesele kalmayacak. Sıkıntıların yok sayılması insanları en az o sıkıntılar kadar canından bezdiriyor. Kirasını ödeyemeyen bir çalışan ya da emekliye, “Eski yıllara göre çok iyisin. Önceden şu şu sıkıntılar vardı” demek acaba onu ikna etmeye yeter mi? 

Türkiye’yi idare edenler şunu da unutmasın ki, milletimiz hep sıkıntı ve darlık içinde yaşamaya mecbur ve mahkum değildir. Diyelim ki geçmiş yıllarda sıkıntılar çekildi. Bu sıkıntıları ‘delil’ olarak gösterip, şimdiki sıkıntılara itiraz etmemesini beklemek hakperestliğe sığar mı? Niçin dünya herkes için terakki, zenginlik ve huzur yılları olsun da ülkemizde yaşayanlar için fukaralık devri olsun? Fukaralığa mecbur muyuz, mahkum muyuz? Öyle görenler varsa bilsinler ki milletimiz de ‘insanca yaşama’yı hak ediyor...

Okunma Sayısı: 487
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı