ABD, Kaliforniya eyaletinin büyük şehirlerinden Los Angeles’i istilâ eden dehşetli yangınlarla sarsılıyor.
Geçen senenin Ekim ayında Milton kasırgası Florida Eyaletini vurmuş, binlerce evi, ağaçları ve elektrik şebekelerini yıkmıştı. Yangınlar ve kasırgalar çok sayıda can kaybına ve yüz Milyarlarca Dolarlık hasara yol açtığı tahmin ediliyor.1
Medyaya yansıyan görüntüler, yangınların yakıp yıktığı Los Angeles şehrinin, ABD’nin verdiği ağır silâhlarla İsrail tarafından harabe haline getirilen Gazze’nin görüntülerine çok benziyor; yanmış, yıkılmış binalar, tahrip edilmiş yollar, devrilen ağaçlar, gökyüzüne yükselen korkunç alevler, canlarını kurtarmak için kaçışan insanlar. “El Cezau min cinsil’l amel/Ceza amelin cinsindendir” usül kuralının hayata geçtiği görülüyor.
Dünya kamuoyu, ABD’nin, kendi içinde 1. sınıf bir demokrasiyi uygularken, son 40-50 yıldır değişik bölgelerde zalimâne politikalar takip ettiğine; sahip olduğu büyük askerî, ekonomik ve teknolojik güç üstünlüğüne güvenerek Orta Doğu’daki petrol ve enerji kaynaklarına çökmek için bölge ülkelerini BOP projeleriyle karıştırdığına şahittir.
Her ne kadar Türkiye’nin 1950’de tek parti, tek adam rejimi zulmünden ve Sovyet tehdidinden kurtulup demokrasiye geçmesine vesile olsa da ABD’nin, ülkemizi kendisine bağlı uydu bir devlet yapamayınca, memleketimizi demokrasi ve ekonomide kalkındıran Demokrat iktidarlarının 27 Mayıs 1960, 12 Eylül 1980 askerî darbeler eliyle yıkılmalarına gizli destek verdiği malumdur.
1980’de Irak-İran savaşında perde arkasında iki tarafa destek veren ABD, ürettiği silâhları satarak kendisi kâr ederken, her iki ülkeden 1 milyon insanın ölümüne 2 milyon kişinin sakat kalmasına, şehirlerin harabe hâline gelerek 150 milyar Dolarlık maddî hasar meydana gelmesine dolaylı olarak sebep olmuştur.2
1990’da Irak’ın komşusu Kuveyt’e saldırmasına yeşil ışık yakan ABD, işgal sonrasında Kuveyt’i kurtarma bahanesiyle Irak’ın üzerine çökmüştür. 2003’te Irak’ı işgal ederek ülkenin petrol kaynaklarını kontrol altına almıştır. Bununla yetinmeyerek ülkenin Kuzeyinde uydu bir Kürt devleti inşa etmiştir.3
2010’da Arap baharı fitnesine müdahil olan ABD, Suriye’de güya Esat rejimini yıkmak için DAİŞ, YPG gibi terör örgütlerini perde arkasından kurdurup silâhlandırarak rejimle tokuşturmuştur: Sonuçta 1 milyon Suriyelinin can vermesine, 10 milyon Suriyelinin komşu ülkelere sığınmasına, ülkenin baştanbaşa harabe haline gelmesine sebep olmuştur.
Son safhada Hamas örgütünün İsrail’e saldırısını bahane ederek İsrail’i son model silâhlarla donatan ABD, İsrail’in ağır bombardımanlarla Gazze’yi harabe haline getirmesine, çoğunluğu kadın, çocuk, yaşlıların teşkil ettiği 50 bine yakın Filistinli masum Müslümanın katledilmesine yol açmıştır. BM’nin İsrail’in cinayetlerini kınayan ve ateşkes yapılmasını isteyen kararlarını hep veto etmiştir. Hâlâ İsrail’i kayıtsız şartsız destekleme devam etmektedir.
Umumî musibet, çoğunluğun hatasından ileri gelmesi cihetiyle, vatandaşların çoğu o zalim şahısların harekâtına fiilen veya iltizamen/ sessiz kalarak ya da iltihaken/savunarak taraftâr olmasıyla manen iştirak eder, umumî musibete sebebiyet verir.4
Ne yazık ki Amerikan halkı, bazı cılız protesto ve gösteriler dışında ABD idaresini zulümler meselesinde ciddi manada ikaz etmemişlerdir. Onun zulümlerini sessiz kalarak onaylamaları İlâhî gayrete dokunmuş, ardından ülkeyi sarsan arzî ve semavî afetler vuku bulmuştur.
Son söz: ABD idaresi, zalim tek adam rejimlerini destekleyerek, değişik fitne fesat projeleriyle Müslüman halkların ve diğerlerinin hak ve hürriyetlerinin gasp edilmesine vesile olmaktan, onların malı olan yeraltı ve yerüstü kaynaklarını sömürmekten vaz geçmelidir.
Yaşadığı musibetlerden ders almayarak zulümlerine devam etmesi halinde, İlâhî adaletin daha ağır tokatlarına maruz kalarak daha beter daha dehşetli felaketlere karşı karşıya kalacağı söylenebilir.
Dipnotlar:
1- tr.wikipedia.org,
2- Agk., 3- Agk., 4- Sözler, s. 199.