H. MUHARREM OKUR - ARDA BİLİK
Günahların ve fenalıkların her koldan serbestçe saldırdığı bir zamanda olduğumuz, kimsenin inkar edemeyeceği bir gerçek hâline geldi.
Dolayısıyla hadislerle dikkat çekilen ahirzamanın dehşetli günlerini yaşayan kimseler arasındayız. Tarihe tanıklık etmek açısından ibret alınacak bir çağ olmakla birlikte pek çok tehlikeleri de barındırdığından özelikle bu âhirzamandan Cenab-ı Hakka sığınılması gerektiği peygamberler ve âlimler tarafından zaman zaman hatırlatılmış. Kimsenin garantisi olmamakla birlikte kendimizi kurtarsak da ailemiz, çocuklarımız, neslimiz, komşularımız bu dehşetli çağın fenalıklarıyla karşı karşıya. Elbette dermansız dert olmaması hikmetine binaen, Cenab-ı Hak bu dehşetli çağı yaşayan insanlara Rahîm ve Hakîm isimlerinin iktizasıyla kurtulmanın, muhafaza olunmanın, sığınmanın da çarelerini ihsan etmiş.
Bediüzzaman Said Nursî Kastamonu Lâhikası eserindeki bir mektubunda bu dehşetli zamanla ilgili şu ifadeleri kullanır: “Bu zamanda tahribat ve menfî cereyan dehşetlendiği için, takva bu tahribata karşı en büyük esastır. Farzlarını yapan, kebireleri işlemeyen, kurtulur.” Ve ardından ekler, “Hem az bir amel-i sâlih, bu ağır şerait içinde çok hükmündedir. Hem takva içinde bir nevi amel-i salih var. Çünkü bir haramın terki vâcibdir. Bir vacibi işlemek, çok sünnetlere mukabil sevabı var. Takva, böyle zamanlarda, binler günahın tehacümünde bir tek içtinab [kaçınma], az bir amelle, yüzer günah terkinde, yüzer vacib işlenmiş oluyor.” 1
Dolayısıyla sadece fenalıklara karşı kaçınmak, gözümüzü kapatmak, yeni neslin ifadesiyle “tınlamayarak” da yüzer vacib işlemiş gibi sevap kazanmak ve kendimizi muhafaza edebilmek mümkün. Âdeta krizi fırsata çevirmek nevinden bu dehşetli zaman manevî olarak yükselmenin de şifrelerini içinde barındırıyor. Bu şifreleri keşfetmenin en kısa bir yolunu ise Bediüzzaman yine aynı eserde şöyle özetliyor: “Bu acib asrın, bu acib hastalığına ve dehşetli marazına karşı Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın tiryak misal ilâçlarının naşiri olan Risale-i Nur dayanabilir ve onun metin, sarsılmaz, sebatkâr, halis, sadık, fedakâr şakirtleri mukavemet edebilir. Öyle ise, her şeyden evvel onun dairesine girmeli, sadâkatle, tam metanet ve ciddî ihlâs ve tam itimad ile ona yapışmak lâzım ki; o acib hastalığın tesirinden kurtulsun.”2
Yani ahirzamanın dehşeti kendisine ya da bir yakınına dokunmuş, kişisel ve toplumsal problemlerin kıskacında sıkışmış, çeşitli sebeplerle musibete düşmüş, zamanın dehşetinden bunalmış tüm kalplere ve akıllara Kur’ân’dan süzülen Nurlar şifa olacaktır inşaallah. Yeter ki sabırla ve sebatla okunsun.
Dipnotlar:
1-Kastamonu Lahikası, S. 155. ; 2-Kastamonu Lahikası, S. 109.