Çoğu kimse, sadece bir tane “23 Nisan”ı biliyor. Hâliyle, o da meşhur olduğu için. Tarihi de mâlum, hemen herkesin bildiği gibi, Ankara’da teşkil olunan Büyük Millet Meclisi 1920 senesinin 23 Nisan günü açıldı.
Bilâhare, o günün “çocuklara armağan” edildiği söylendi. Bu da, resmiyete dayalı olarak bir “millî gelenek” hâline geldi, yahut getirilmiş oldu. Ne diyelim; vatana-millete hayırlı olsun.
Oysa ki, yakın tarihimizde pek bilinmeyen, ama yine Millet Meclisi ile bağlantılı bir “23 Nisan” günü daha var. Üstelik, iki hadisenin de baş aktörlerinden biri Mustafa Kemal’dir. Bunlar bilinmediği için, biz de bu yazıda daha çok eskisi-birincisi üzerinde durmaya çalışalım.
«
Birinci sıradaki “23 Nisan”, meşhûr olmuş ikinci sıradaki “23 Nisan”dan tam 11 sene evvel yaşanmış. Yani, 1909 senesinde meydana gelmiş bir hadisenin tarihi.
Âlemde tesadüf olmadığı için, iki 23 Nisan arasında ciddi bir münasebet var.
Şimdi o günün, yani 23 Nisan 1909 tarihindeki hadisenin hikâyesini kısaca anlatmaya çalışalım.
Milâdî 1909 senesinin 13 Nisan’ında İstanbul’da Rûmî tarihle meşhûr olmuş “31 Mart Vak'ası” patlak verdi. Meşrutiyeti korumak için İstanbul’daki kışlalarda tutulan Avcı Taburlarından bir kısmı zabitlerini-komutanlarını kışlaya hapsederek “Yaşasın Şeriat” nâralarıyla sokaklara döküldü.
Bunlar sözde Sultan Abdülhamid taraftarları olup şeriatı savunuyorlardı. Ne var ki, sergerde bir şekilde sokaklara dökülüp güya “zındık İttihatçılar”ı avlamaya başladılar. Mahkemesiz olduğu için, yanlışlıkla da bazı kimseleri vurup kanlarına girdiler.
Bu meyandaki gösteriler ve yer yer kanlı hadiseler yaklaşık on gün kadar devam etti.
«
Merkezi Selanik’te olan 3. Ordu, İstanbul’daki gelişmeleri günü gününe takip ediyordu. Büyük ihtimalle, yaşanan provokatif hadiselerin içinde kendi adamları da vardı. Yani, önceden tasarlanmış olan “darbeyi olgunlaştırma” görevini yapıyorlardı.
Selanik’teki ordunun kurmay heyeti, “İstanbul’da meşrutiyete karşı irticaî ayaklanma var” gerekçesiyle hemen harekete geçti. Etraftan, içlerinde “Makedonya komitecileri”nin bulunduğu çok sayıda silâhlı grubu bir araya getirerek, İstanbul üzerine yürümeye karar verdi.
İstanbul'a doğru harekete geçen askerî birliğe yeni bir isim bulundu: Hareket Ordusu. Yekûn silahlı asker sayısı, birçok kaynakta 40 bin civarı olarak belirtiliyor.
«
Hareket Ordusu’nun başına Mahmut Şevket Paşa’yı monte ettiler. Ordu komutanı bir nevi kukla gibiydi. Esas işi sevk ve idare eden, beş kişilik “Kurmay Heyeti” idi. Başlarında da Kolağası-Yüzbaşı rütbesiyle Mustafa Kemal vardı.
Bu arada, beş kişilik heyette bulunanların tamamı Selânik doğumludur. Heyet, 1856 Bağdat doğumlu olan Mahmut Şevket Paşa’yı vitrine çıkararak onu paratoner olarak kullandı.
Selânik'ten yola çıkan Hareket Ordusu, 23 Nisan günü İstanbul'un giriş kapısı sayılan Yeşilköy'e vardı. O zamanki ismi Ayastefanos.
Ordunun komuta heyeti, aynı gün, Âyân ve Mebûsan Meclisi [Meclis–i Millî] üyelerinin Yeşilköy’de toplanmasını istedi. Meclis Başkanı Talat Paşa’nın inisiyatifi ile, bütün Osmanlı’yı temsil eden Meclisler, kendi başına hareket eden Hareket Ordusu’nun bir nevi ayağına gelmiş oldu.
Ve, işte 23 Nisan günü, darbeci askerlerin ayağına gelen Millî Meclis’e şu brifing verildi:
- Hareket Ordusu, gece saatlerinde şehir merkezine girecek. Nümayişi bastırıp isyancıları te’dip edecek. Karşı gelenleri öldürmekten çekinmeyecek. Sıkıyönetimin ilân edilmesiyle birlikte ordu idareye el koymuş olacak. Sultan Abdülhamid’i tahttan indirip gerekirse onu da sorgulayacak. Adı isyana karışan kim varsa, tamamı tutuklanıp askerî mahkeme eliyle en ağır cezaya çarptırılacak.
Evet, işte 1909'un 23 Nisan'ında Millî Meclisin Hareket Ordusuna tâbi olmasıyla birlikte tasarlanan, düşünülen, konuşulan ve aynı gün tatbik sahasına konulan meseleler bunlardı. Bu da gösteriyor ki, o 23 Nisan günleri tesadüfî değildir.