Bazı istisnalar dışında muhalefet partileri liderleri, geçen dönem Harp Okulu mezuniyet töreninde bir grup teğmenin, belirlenen yemin metninden ayrı “ Mustafa Kemal’in askerleriyiz” şeklindeki yemin metnini okumalarından sonra, elebaşlarının disiplinsizlik suçundan TSK’den ihraç edilmeleri olayı ekseninde, tabiri caizse Atatürkçülük ve Kemalizm’i övme yarışına girmişlerdir.
Doğuda ve Batıda demokratik ve medenî ülkelerin hiç birinde, kurucu bir şahsın ölümünden seksen yıl sonra bile, sık sık ülkenin siyaset gündemine getirilip resmî törenlerle anıldığı ve toplumun gündeminde tutulduğu vâki değildir.
Onlar, bu talihsiz olay akabinde demokrasi, adalet, hak ve hürriyetlere, siyasetin camiye, okula ve kışlaya sokulmaması gerektiğine, askerin siyaset ve ideolojiden uzak durarak demokratik bir anlayışla kendi işine odaklanması lazım geldiğine vurgu yapsalardı, büyük bir ihtimalle sağduyu sahibi toplumun önemli bir kesiminin takdirini kazanırlardı.
Kemalizm, 1950’ye kadar ki safhada seküler, tek bir kişin görüşlerine bina edilen bir ideoloji olarak Misyonunu ifa etmiş ve mazide kalmıştır. Onun değerlendirilmesini tarihçilere bırakmak lazımdır. Onu günümüze taşımak, ülkenin kurtuluşunu onda görmek, toplumu onda birleştirmeye zorlamak, ülkeye ve halka faydası olmayan beyhude bir gayrettir.
Günümüzde demokrasi, adalet, insan hak ve hürriyetleri, hukuk üstünlüğü yükselen değerlerdir. ABD, Almanya, Japonya gibi bu değerlerin ortak paydasında birleşen toplumlar ve o toplumlardan meydana gelen devletler, fen, sanat ve teknolojide kalkınmışlar, medeniyet ve refah standardında dünyada örnek gösterilen bir düzeye yükselmişlerdir.
Şimdiye kadar dünyada ideolojiler ve tek adam rejimleriyle yönetilen hiçbir devletin ilim, sanat, teknolojide kalkındığı ve zenginleşerek halkının refah düzeyini yükselttiği vâki değildir. Bilâkis böylesi ülkeler adalet ve özgürlüklerin çiğnendiği, halklarının sefalet ve fakirlik içinde zor bir hayat yaşadığı devletler olduğu görülmüştür.
Diğer taraftan muhalefet partileri, bu anlayışta ısrar etmeleri durumunda, mütedeyyin kitlenin ağırlıkta olduğu Türkiye toplum çoğunluğundan onları iktidara taşıyacak ciddi bir destek göremeyeceklerini bilmelidirler.
Zira halkımız geçmişte ve günümüzde ideolojilerin, tek adam rejimlerinin baskı ve zulümlerinden bîzar olmuştur. İktidara talip muhalefet partilerinden kendilerini bu kötü durumlardan kurtaracak, sosyal barış ve huzuru temin edecek demokrasi, adalet ve hürriyet eksenli vaatler, ülkeyi derin ekonomi krizinden çıkaracak gerçekçi projeler üretip kendilerine takdim etmelerini beklemektedir.
Yukarıda adı geçen olayda Demokrat Parti’nin, selefleri olan ve Süleyman Demirel’in başında bulunduğu Adalet Partisi, Doğru Yol Parti’sinin geçmişte benzer olaylarda gösterdikleri demokratik duruşu, siyasetin cami, okul ve kışlaya girmemesi, askerin de siyasetten uzak durması gerektiği yönündeki tavrı göstermemesi bir eksiklik olmuştur.
Son söz: CHP’nin ağırlıkta olduğu muhalefet partileri, demokrasi ve Kemalizm arasında bir seçim yapmak durumundadırlar. Onlar, tercihlerini demokrasi yerine Kemalizm’den yana kullandıkları sürece, bilmeliler ki AKMHP iktidarı gelecekte devam edecek, Türkiye’nin demokrasiye geçmesi hayal olacak, ülkemiz dolayısıyla halkımızın, hak ve hürriyetlerinden mahrum olarak, fakir ve sefil bir hayat yaşamaya, ülkemiz kaos ve krizlerle boğuşmaya devam edecektir.