Trump, koltuğa daha oturur oturmaz ülkesinde hayretle karşılanan ve dünyaya korku salan demeçler vermeye başladı; Komşusu Kanada’yı ilhak etmekten, Panama Kanalı’nı kontrol altına almaktan, İslâm âlemini tedirginliğe sevk eden Gazze’yi Filistinlerden arındırıp Amerika’nın kontrolünde turizm bölgesi hâline getirmekten; Kanada, Meksika ve Çin mallarına ek vergiler koymaktan söz etti. 

Hür demokratik ülkeler endişeye kapılırken, başta Türkiye ve Rusya olmak üzere Ortadoğu’da tek adam rejimleri Trump’ın seçilmesine çok sevindiler. Çünkü kendileri gibi demokrasiyi, adaleti, hak ve hürriyetleri takmayan bir Amerika başkanına muhatap olacaklar. 

Peki İlâhî irade Trump gibi bir adamın ABD gibi demokratik süper bir ülkenin başına geçmesine niçin müsaade etti? 

Önce ABD’den başlayalım. Bilindiği üzere ABD’de Cumhuriyetçiler ve onları temsil eden Cumhuriyetçi Parti ile, Demokratları temsil eden Demokrat Parti olmak üzere iki siyasî akım ve iktidar namzedi iki parti vardır. 

Cumhuriyetçilere göre Demokratlar, demokrasi değerlerine, insan hak ve hürriyetlerine karşı daha hassas bir anlayışa sahiptirler. Ne var ki her iki siyasî parti, Amerika’nın ilim, sanat, ekonomi ve finans alanlarını kontrol altında tutan ve sayıları ülkenin genel nüfusunun % 2.4’üne ( 5 milyona) tekabül eden Yahudîlerin1 ülke içinde ve dışındaki menfaatlerini gözeten oradaki Yahudî lobilerinin yönlendirmesine tabidir. Hangi parti seçimleri kazanıp iktidara gelirse gelsin, Yahudî lobilerinin tercihlerini öncelikle  dikkate almaktadır. 

Geçen dönemde Joe Biden Başkanlığındaki Demokrat yönetimi, - belki de kerhen – Yahudî lobilerin baskısına teslim olarak insaflı çok sayıda ülkenin muhalefet etmesine ve 1.5 milyar nüfusa sahip İslâm dünyasını karşısına alma pahasına, Filistin-İsrail çatışmasında kayıtsız şartsız İsrail’in tarafını tutmuştur. İsrail, dünyanın gözü önünde ABD’nin verdiği son model silâhlarla çoğu çocuk, kadın ve yaşlı olmak üzere 50 bin masum Filistinli Müslümanı katletmiş, Gazze şehrini enkaz hâline getirmiştir. 

Birkaç cılız protesto gösterisinden ve birkaç siyasî şahsiyetin itirazından başka ABD’nin siyaset, ekonomi ve sanat çevrelerinden, ülke kamuoyundan İsrail’in katliamlarına yönelik ciddî bir tepki müşahede edilmemiştir.

Bir hadiste“ İnsanlar zalimin zulmünü görüp ona engel olmazlarsa Allah’ın onları umumî bir azaba uğratması kaçınılmaz olur”2 buyrulmaktadır.

Üstad Bediüzzaman, umumî musibet, çoğunluğun hatasından ileri gelmesi cihetiyle; insanların çoğunun o zalim şahısların icraatlarına fiilen veya iltizamen [sessiz kalarak] ya da iltihaken [savunarak] taraftar olmalarıyla manen iştirak ederlerse ve umumî musibete sebebiyet vereceklerini beyan etmiştir.3 

İsrail zulmüne karşı çıkmayan ABD toplumu,  Los Angeles yangını ve Florida kasırgasıyla ağır bir darbeye maruz kaldığı gibi 5 Kasım seçiminde iktidara taşıdığı Trump ve onun Yahudîlerden teşkil ettiği kabinesinin yol açacağı muhtemel ağır tahribatlara karşı karşıya kalacaktır.

Eğer ABD Kongresi (Temsilciler meclisi) ve Senato, oranın bağımsız yargı sistemi devreye girip Trump’ı denetleyip yetkilerine bir sınır getirmezlerse, onun alacağı ve uygulamaya koyacağı yanlış kararlar yüzünden başta ABD olmak üzere dünyanın diğer ülkelerinin başı çok ağrıyacağa benziyor.

Dipnotlar:

1- tr.wikipedia.org. 2- Tirmizî, Tefsurü’l - Kur’an,5. 3- Sözler, s. 199.