"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Başını kaldır, kendini tanıtmak isteyen Zatın harika işlerine bak!

Risale-i Nur'dan
17 Ocak 2025, Cuma
Sonra yağmura bakar, görür ki:

Yağmurun taneleri sayısınca menfaatler ve katreleri adedince Rahmanî cilveler ve reşhaları miktarınca hikmetler, içinde bulunuyor. Hem o şirin ve latif ve mübarek katreler, o kadar muntazam ve güzel halk ediliyor ki, hususan yaz mevsiminde gelen dolu, o kadar mizan ve intizam ile gönderiliyor ve iniyor ki, fırtınalar ile çalkanan ve büyük şeyleri çarpıştıran şiddetli rüzgârlar, onların muvazene ve intizamlarını bozmuyor; katreleri birbirine çarpıp, birleştirip, zararlı kütleler yapmıyor. Ve bunlar gibi çok hakîmâne işlerde ve bilhassa zîhayatta çalıştırılan basit ve câmid ve şuursuz müvellidü’l-mâ ve müvellidü’l-humuza (hidrojen, oksijen) gibi iki basit maddeden terekküp eden bu su, yüz binlerle hikmetli ve şuurlu ve muhtelif hizmetlerde ve sanatlarda istihdam ediliyor. Demek, bu tecessüm etmiş ayn-ı rahmet olan yağmur, ancak bir Rahman-ı Rahîm’in hazine-i gaybiye-i rahmetinde yapılıyor ve nüzulüyle, “İnsanlar ümitsizliğe düştüklerinde yağmuru indiren ve rahmetini her tarafa yayan da Odur. (Şûra Suresi: 28)” ayetini maddeten tefsir ediyor.

Sonra ra’dı dinler ve berke (şimşeğe) bakar, görür ki: Bu iki hâdise-i acîbe-i cevviye tam tamına “Gök gürültüsü Onu hamd ederek tesbih eder. (Ra’d Suresi: 13)” ve “Şimşeğin parıltısı ise neredeyse gözleri alıverir. (Nur Suresi: 43)” ayetlerini maddeten tefsir etmekle beraber, yağmurun gelmesini haber verip, muhtaçlara müjde ediyorlar.

Evet, hiçten, birden harika bir gürültü ile cevvi konuşturmak ve fevkalâde bir nur ve nâr ile zulmetli cevvi ışıkla doldurmak ve dağvârî pamuk-misal ve dolu ve kar ve su tulumbası hükmünde olan bulutları ateşlendirmek gibi hikmetli ve garabetli vaziyetlerle, baş aşağı, gafil insanın başına tokmak gibi vuruyor, “Başını kaldır, kendini tanıttırmak isteyen fa’al ve kudretli bir Zatın harika işlerine bak. Sen başıboş olmadığın gibi, bu hâdiseler de başıboş olamazlar. Her birisi çok hikmetli vazifeler peşinde koşturuluyorlar. Bir Müdebbir-i Hakîm tarafından istihdam olunuyorlar” diye ihtar ediyorlar.

İşte, bu meraklı yolcu, bu cevvde, bulutu teshirden, rüzgârı tasriften, yağmuru tenzilden ve hâdisat-ı cevviyeyi tedbirden terekküp eden bir hakikatin yüksek ve aşikâr şehadetini işitir: “Âmentü billah” der. Yani, “Allah’a ve bunları yaratana ve tedbirini görene tam iman ettim” der.

Şualar, 7. Şua (Ayetü’l-Kübra), s. 132

LÛ­GAT­ÇE:

câmid: cansız.

fa’al: çok işleyen, daima faaliyette bulunan.

hâdise-i acibe-i cevviye: fezada, gökyüzünde meydana gelen şaşırtıcı olay.

halk: yaratma, yaratış.

Müdebbir-i Hakîm: hikmetli iş gören, her şeyi hikmet ve tedbirle sevk ve idare eden; Cenab-ı Hak.

ra’d: gök gürültüsü.

reşha: sızıntı, damla.

tasrif: istediği şekilde idare etme.

tecessüm: cisimleşme, cisim hâline gelme.

teshir: emrine itaat ettirme, boyun eğdirme.

zîhayat: hayat sahibi.

zulmetli: karanlıklı.

Okunma Sayısı: 944
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı