Trump’a ABD’nin başkanlık mührü 20 Ocak 2025’te verilecek. Amerika’nın yeni başkanı, demeçlerinde “problem çözme odaklı” ve dünya barışına katkı yapacağını söylüyor.
Rusya’yla diyalog, barış masasının kurulması ve nihayetinde Ukrayna-Rusya Savaşı’nın sona ermesi gibi. Trump’ın dünya barışını tesis etme noktasında kendini “Mesih” şeklinde görmesi X hesabından paylaştığı tweetlerde var. Seçim döneminde Pennsylvania mitinginde suikasta uğraması ve hayatta kalarak sadece sağ kulağından yaralanması sonrası açıklamasında, “Allah’ın seçilmiş kulu olduğunu ve görevlendirildiğine” dair ifadeleri var. Peki Trump’ın başkanlık sürecinde neler değişebilir?
AB, dış tehditlerden korunma için NATO’yu arkasına alıyordu. Trump’ın düşüncelerinde, NATO’nun Biden dönemindeki gibi genişlemesi söz konusu değil, ayrıca NATO’nun genişlemesinden ziyade sınırları içerisinde daha aktif bir yapıya dönüşmesini ve üye ülkelerin giderlere daha fazla ortak olmasını istiyor. BM’de ise günümüz sorunlarına el uzatamadığı, aldığı kararların askıda kaldığı ve yaptırım gücünün iyice zayıfladığı bir dönemde başkan olacak. BM’de veto hakkı bulunan ülkelerin İsrail-Hamas savaşı sırasındaki soykırım ve insanlığa yapılan zulmün durdurulması noktasında, BMGK çok yara aldı ve güvenirliğini kaybetti. Trump BM’e bu manada dokunacak gibi.
X hesabından Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile “yeni dünyaya barış getireceğiz” şeklindeki açıklamaları, BRICS NEWS’in haberine göre, “Çin ve ABD birlikte dünyanın tüm sorunlarını çözebilir. Şi Cinping harika bir adam. Basın bunu söylediğimde nefret ediyor ama o harika bir insan” şeklindeki söylemi ortada. Yine aynı haber kanalında “Çin, ABD ile birlikte birçok harika şey başarabilir” şeklinde Çin’in açıklaması geldi. Bu söylem, ABD’nin Rusya’dan ziyade Çin’i rakip gören ve iki kutuplu dünya teması ile uyuşmuyor. Çin’in teknolojik alandaki durdurulamayan yükselişi, elektrikli araba ve dijital alandaki Amerika’yı zorlayan durumu, Trump’ı düşündürüyor; çünkü ABD dünyanın en büyük tüketicisi durumunda. Amerika’nın Çin’den gelen mallara ek gümrük vergisi uygulaması, yeni dönemde Çin ile ticaret savaşlarının önünü açabilir.
Avrupa’ya baktığımızda, Fransa ve Almanya’da hükümetlerin güvenoyu alamayarak düşmeleri, AB içinde çözülmenin yaşanabileceği anlamı taşır mı? Rusya-Ukrayna savaşı sırasında Biden’ın Avrupa’ya Ukrayna’ya yardım noktasındaki baskısı, AB’nin lokomotifi Almanya’nın ekonomisini çökertmiş durumda. Almanya, kendisini yeniden düzlüğe çıkarmanın peşinde. Çin menşeli elektrikli arabalarla piyasada yarışamıyor ve fiyatlarla baş edemiyorlar. NATO şemsiyesi altında korunmayı bugüne kadar başarmış olan Avrupa Birliği’nin kendi içerisinde aktif bir ordu kurma çıkışlarını da bu dönemde görebiliriz. AB’ye dahil Baltık ülkeleri hâlâ Rusya’yı tehdit olarak görüyor ve güvenmiyorlar. Bu yüzden Trump’ın NATO’ya bakışı AB’yi düşündürüyor. Almanya, İtalya, Fransa ve İspanya gibi AB’nin lokomotif ülkeleri arasındaki görüş ayrılıkları da gün yüzüne çıkmış durumda. Özellikle İsrail’in soykırımına karşı görüş ayrılıkları belirgin; Fransa ve Almanya’nın İsrail’in yanında koşulsuz yer alması AB’de çatlak oluşturmuş durumda. NATO’nun geleceği sorgulanırsa, AB bundan pek hoşnut olmayacaktır. Bununla birlikte uluslararası kuruluşların varlığı da sorgulanmaya alınabilir. UCM’nin Netanyahu hakkındaki yakalama kararı, bu konunun turnusolu olacaktır.
Afrika’nın dünya gündemine oturmasını da gözlerden uzak tutmamak lâzım. Afrika’da başlayan sömürge devletlerini kovma ve kaynaklarına sahip olma (elmas-altın-yeralti zenginlikleri) istekleri, bu dönem içinde beklenen yaklaşımlar. Çin, Afrika’da varlığını hızla artırıyor. Birçok Afrika ülkesinde limanlar ve yeraltı zenginliklerini 49 yıllığına kiralayarak, buralara kendi nüfuslarından transfer ediyorlar. Böylelikle o bölgenin nüfusunun demografik yapısını değiştirirken ucuz işçilik için insan kaynağı oluşturuyor. Bu da Trump’ın düşünmesi gereken yeni bir konu olacaktır.
İkinci Trump döneminde, Amerika’nın dış dünyadaki jandarmalığından ziyade Amerika’yı ayağa kaldıracak, refah seviyesini yükseltecek, kişi başına düşen millî geliri arttıracak bir ticarî yaklaşımla yönetileceğini söyleyebiliriz. Birincil olarak dış harcama kalemlerinde kısıtlamaya gitmesi bekleniyor ki en büyük harcama kalemi askerî giderler. Pentagon ile Trump arasındaki görüş ayrılıklarının derinleşmesini bekleyebiliriz ve yeni yılın en büyük takipte kalınacak ayrıntıları da buradaki gelişmeler olacak.