Trump hükümeti, vatandaşların konuşmalarını yanlış bilgi veya dezenformasyon olarak etiketlenmeyeceğini, fikirlerin özgürce paylaşımların önünün açılacağını söylemesi kişisel Hürriyetler açısından önemli bir çıkıştı.
Bu çıkışını daha da ileri taşıyarak ‘’Amerika özgür konuşmalı’’ gibi bir üst düzleme taşıdı.
Trump, bunu kendisi için istemiş gibi. Dünya açık fikirli bir Trump ’tan gelecek haberlere takip etmeye başladı. Özgürce konuşmalarının ardı arkası kesilmeyeceği, herkes tarafından ön kabul gördü. Trump özgür konuşmayı farklı çerçevelere taşımaya başlaması, dünyayı tedirgin etmeye başladı ve bu işin sonu nereye varacak kestirmek mümkün değil.
Başkanlık koltuğuna oturmadan Kanada’yı 51. Eyalet olarak bünyelerine katmak istemesi gibi. ABD'nin kuzey komşusu olan Kanada’nın Başbakanı Justin Trudeau, bu açıklama sonrasında ülkesini yönetmekten bir nevi çekildi. ABD kaynaklı zengin oligarkları arkasına alan Trump, Kanada’yı 51. Eyalet olarak satın almayı bile dillendirmişti. Tüm bunlar nasıl olacak şeklinde yorumlar yapılırken, Grönland fikri ortaya atıldı. Grönland’ın Danimarka’dan alınması ya da ABD'ye ilhakı konuşulmaya başlandı. Danimarka Trump’ı karşısına almak istemedi ve ABD'nin askeri gücünün Grönland'da daha fazla olabileceği açıklamasını yaparken, Grönland yönetimi bu fikri kabul etmeyeceği açıklamasını yapmak zorunda kaldı. Artrik savunma için 2 milyar dolar harcama yapmak için Danimarka atağa geçmiş durumda.
Bunlar yaşanırken Meksika Körfezinin isminin Amerika körfezi şeklinde değiştirilmesini isteyen Trump, bunu başardı. Google, haritalarda isim değişikliğine geçiverdi. Sırada Panama Kanalı var. Panama kanalının ABD’nin yönetiminde olması isteği ortaya atıldı. Süreç işliyor.
Tüm bunlar yaşanırken, seçim öncesi vaatlerinde olan Meksika sınırından ABD ye düzensiz göçmenlerin iadesi konusu vardı. Bu yüzden askeri birliklerle sınırları koruma altına alan ve oradan göçmenlerin geçişini bloke den Trump ilk uygulamasını, askeri uçaklara doldurduğu, elleri ve ayakları kelepçeli Kolombiyalı göçmenleri sınır dışı etme için başlattı. Kolombiya devlet başkanı Gustavo Petro, göçmenleri taşıyan uçakların ülkesine inmelerine kabul etmedi, bunun üzerine ABD Başkanı Trump, düzensiz göçmen taşıyan ABD'ye ait iki askeri uçağın inişine izin vermeyen Kolombiya'yı gümrük vergisi ve yaptırımla tehdit etti. Gustavo Petro, ABD'nin sınır dışı etme uygulama şeklini kınayarak, göçmenlere suçlu gibi muamele edildiğini savundu ve sonrasında ABD uçaklarının topraklarına girişine izin vermedi. Bu tutumunu çok fazla sürdüremedi, ABD’nin Kolombiya'dan gelen mallara %50 gümrük vergisi uygulayacağını öngören yasayı yürürlüğe koyması sonrası, Petro geri adım atarak, göçmenlerin dönüşüne izin vermek zorunda kaldı. Kendi uçağı ile vatandaşlarını getirdi. Trump bundan sonraki ikili ilişkilerde bu tarzını silah olarak kullanacak.
Gazze konusundaki çıkışına odaklanalım. Gazze halkının Mısır ve Ürdün’e tehcir etmelerini istemesi ve Gazze halkının kendi topraklarından çıkarılmasını talep etmesi ve bunun için aynı taktikleri uygulayacağını göstermesi önemli. Ürdün kralı Abdullah’ı ve Mısır başkanı Sisi'yi telefonla arayarak bir nevi dolar, petrol ve vergi kıstasları ile tehdit etmeyi sürdürecek gibi.
Trump’ın sorunları çözme şekli diplomasiden çok uzak olduğu kesin, bu tavırları başkan olmadan önce belli etmişti. Dünya bu yeni istibdatvari yönetim şekline nasıl alışacak bekliyoruz. Ben istedim olacak fikri çok yanlış. Çin ABD'nin baskıcı çıkışlarına dur diyecek yegâne ülke olabilir. Rusya’nın sesini zaten kestiler.