Uzun süredir tedâvi görüyordu, Nureddin Tokdemir Ağabey. Son bir haftadır yoğun bakıma alınmıştı. Dün (14 Ağustos) öğle saatlerinde Hakk’ın rahmetine kavuştu. Mekânı Cennet, makamı Firdevs-i âlâ olsun.
Yakın zamana kadar da çok sık görüşürdük. Gerek şifahî ve gerekse telefonla...
Ankara’ya her gidişimizde veya kendisinin İstanbul’a her gelişinde, şartları zorlayarak da olsa görüşüp hasbihal etmeye, fikir alış verişinde bulunmaya âzamî derecede gayret gösterirdik.
Bu halin en mühim bir sebebi, aynı zamanda meslekî branşımız da olan “yakın tarih”e karşı duyduğumuz şiddetli ilgi ve merakımız idi. Bazen saatlerce konuşur, müdavele-i efkârda bulunurduk.
Yazılarımızı yıllardır yakından takip ettiğini, köşemizi satır satır okuduğunu ve çok da istifade ettiğini kemâl-i tevâzu ve mahviyet ile söylerdi. Bilhassa siyasî tahliller, siyasî ve içtimaî gelişmelerin Risâle-i Nur perspektifi ile yorumlanması gibi hususlarda, diyebilirim ki yüzde doksan dokuz itibariyle mutabık kalırdık. Kezâ, yazılarımızı kitaplaştırma konusunda da bizi yeterince teşvik eden telkinlerde bulundu.
* * *
Nureddin Ağabeyimizin, tâ 1960’lı yıllardan itibaren Zübeyir Gündüzalp ve Mehmet Kutlular Ağabeylerimiz ile de çokça teşrik-i mesaisi olmuştur. Dolayısıyla, onlardan dinlediklerini bir bir hafızasına kaydetmiş ve yeri geldiğinde bunları bizimle paylaşırdı.
Cidden bir himmet ve hamiyet sahibiydi. Risâle-i Nur ile alâkalı gelişmeler hakkında fevkalâde duyarlılık gösterirdi.
Gerek “tahrifat”la ilgili ve bilhassa “inhisar” teşebbüsü, yani Risâlelerin devlet tekeline alınması veya bandrol engelinin çıkartılması hadisesinde, vargücüyle çalışarak ve âdeta bütün kredisini kullanarak harikulâde bir gayret ve üstün çaba sarf etti.
Bu uğurdaki sâdıkane çabasını yakînen bilen biri olarak diyebilirim ki, kendisi “Nur’un bir kahramanı” olma mânâ ve hüviyetine mâsadak olmuştur.
* * *
Yaklaşık otuz yılı bulan tanışıklığımızda, gerek Ankara’daki “siyasî-içtimaî heyet” toplantılarında ve gerekse başka platformlarda, özellikle 1950’den sonraki siyasî gelişmeler hakkında bizi bilgilendirir, zaman zaman da eline geçen belge ve dokümanları verirdi.
Çokça istifade ettiğimiz bu bilgi ve belgelerin bir kısmını muhtelif vesilelerle değerlendirmeye çalıştık. Diğer bir kısmını ise, inşaallah sırası geldikçe ve münasebet düştükçe değerlendirmeye gayret ederiz.
Kendisinin bizden bilhassa istediği ve tavsiyede bulunduğu hususlar hakkında da, özetle şunları söyleyebiliriz: Bilhassa yakın tarihteki önemli gelişmelerin Risâle-i Nur ile münasebetini bulmaya ve bunlar üzerinde yoğunlaşmaya çalışmalı... Lâhika mektuplarının yazılış tarihleri ile muhtevada anlatılan mevzular arasındaki “illiyet bağı”nı tesbit etmeye âzamî deredece dikkat ve gayret göstermeli... Üstad Bediüzzaman’ın Nur Risâlelerinde ortaya koymuş olduğu “Ahrar ve Demokrat Misyon”un hem tarifi, hem tarihî seyri, hem de günümüz ve gelecek itibariyle nasıl ve hangi çizgi üzerinde devam ettiğini yeni nesillere anlatmaya çalışmalı. Tâ ki, zihinlerde bir karışıklığa, bir bulanıklığa meydan ve mahal kalmasın.
* * *
Evet, nihayet Nureddin Ağabey de göçüp gitti bu dünyadan. Cenâb-ı Hak rahmet ve mağfiret eylesin. Ailesine, camiamıza ve sevenlerine taziyetlerimizi sunar, sabr-ı cemil niyaz ederiz.