"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İstikameti muhafaza etmek -1

İhvan Yıldız
02 Ekim 2024, Çarşamba
Sözlükte sırat-ı müstakim “apaçık, dosdoğru ve hak yol”, “her türlü aşırılıktan uzak olan orta yol”, “hedefe ulaştıran en kısa yol”, “istikamette olan yol” ve “Allah’ın razı olduğu yol” gibi manalara gelmektedir.

 Asrımızın müceddidi ve aynı zamanda Mehdîsi olan Bediüzzaman Hazretlerine göre “Sırat-ı müstakim şecaat, iffet, hikmetin mezcinden [karışımından] ve hülâsasından [özetinden] hasıl olan adl ve adalete işarettir.”1 

 Adl ve adaletin tezahürü için insan bedeninde kuvve-i gadabiye (öfke kuvvesi), kuvve-i şeheviye (şehvet kuvvesi) ve kuvve-i akliye (akıl kuvvesi) olmak üzere üç kuvve ihdas edilmiştir. Bu üç kuvvenin tefrit (gereğinden az), vasat (orta) ve ifrat (gereğinden fazla-aşırı) olmak üzere dokuz mertebesi vardır. Bu “dokuz mertebenin altısı zulümdür, üçü adl ve adalettir. Sırat-ı müstakimden murad şu üç mertebedir.”2 

 Kişinin hem sırat-ı müstakimde gidebilmesi hem Kur’ânî caddedeki istikameti muhafaza edebilmesi hem doğru İslâmiyeti ve İslâmiyet’e lâyık doğruluğu yaşayabilmesi için kuvve-i gadabiyenin vasatı şecaat, kuvve-i şeheviyenin vasatı iffet ve kuvve-i akliyenin vasatı hikmette olması gerekiyor.

 “Ahlâk-ı insaniyede en rahat, en faydalı, en kısa, en selâmetli yol ise sırat-ı müstakimde, istikamettedir... Sırat-ı müstakim kaybedilse, o yollar pek belalı ve uzun ve zararlı olur.”3

 Hem “Sırat-ı müstakimi göremeyen, ifrat ve tefrite düşer. Muvazenesiz ve mizansız olan çok aldanır, aldatır.”4 

 Zamanın, âhir zaman olması hasebiyle “Bu zamanda enaniyet çok ileri gitmiş. Herkes kameti miktarında bir buz parçası olan enaniyetini eritmeyip bozmuyor, kendini mazur biliyor; ondan nizâ çıkıyor.”5 

 Hem şu asırda ehl-i dalâlet ene’ye binmiş dalâlet vadilerinde koşarken şahsî istikamet peşinde koşan ehl-i hakikat, sakîm yollar vartasına düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor.

 Üstad Bediüzzaman Hazretleri bu vartayı şu ifadeleriyle nazarlarımıza sunuyor: “”Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” (Hud Suresi: 112.) ayetindeki emr-i has içinde bulunan hitab-ı âmmın hadsiz müstakim efradları içinde… On dördüncü asırda Kur’ân’dan iktibas edip istikametsiz sakîm yollar içinde sırat-ı müstakimi gösterecek âsârı [eseri] neşreden bir adamı, o hadsiz efrad içinde dahil ediyor... O asırda şahsen istikamette mümtaz bir hususiyet kesb etmek çok uzaktır. Demek, şahsî istikamet değil. Öyleyse o adamın teşebbüsüyle neşredilen esrar-ı Kur’âniye, o asırda istikamette imtiyaz kesb edecek. O adam şahsen gayr-ı müstakim olduğu hâlde müstakimler içine idhali, o imtiyaza remzeder. Madem hakikat budur, ben kat’î bir surette itiraf ediyorum ki; hayatım istikametsiz gitmiş, kalbim sakametten kurtulmamış, o kudsî emrin imtisalinden belki yüz derece uzağım.”6 

 İstikametsiz sakîm yollara düşmemenin ve kalbi sakametten kurtarmanın çare-i yeganesi şahsî istikameti terk ederek bir şahs-ı mnevîye dahil olmaktır. Zira “Bu zaman, ehl-i hakikat için şahsiyet ve enaniyet zamanı değil; zaman, cemaat zamanıdır. Cemaatten çıkan bir şahs-ı manevî hükmeder ve dayanabilir.”7 

Risale-i Nur’un istikamette imtiyaz kesbetmesinin sırr-ı hikmeti “Zaman, şahıs zamanı değil; şahs-ı manevî zamanıdır. Risale-i Nur’da şahıs yok, şahs-ı manevî var.”8 hakikati olsa gerek.

İşârâtü’l-İ’caz’daki Fatiha Sûresi’nin tefsirinde 7. Ayetin işaret ve beşaretiyle Üstad Hazretleri; şahs-ı manevîde ilmen ve hukuken gerçekleşmesi mümkün olmayan batıl ve yanlış olan fiil, fikir ve hâllerin bulunmadığını izah eder: “Mesleklerinde butlan olmadığına işarettir. Çünkü, ferdî olmayan bir meslekte tevatür vardır; tevatürde butlan yoktur.”9

( Devamı Yarın )

Dipnotlar: 

1. İşârâtü’l-İ’caz, Fatiha Sûresi, s. 45.

 2. İşârâtü’l-İ’caz, Fatiha Sûresi, s. 46.

 3. Şualar, 15. Şua, 1. Makam. 

 4. Muhakemat, 1. Makale, 11. Mukaddeme.

 5. Kastamonu Lâhikası, 120. Mektup.

 6. Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 8. Lem’a.

 7. Kastamonu Lâhikası, 120. Mektup.

 8. Tarihçe-i Hayat, 8. Kısım, Isparta hayatı.

 9. İşârâtü’l-İ’caz, Fatiha Sûresi, s. 48.

Okunma Sayısı: 946
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı