"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Günahların hastalıklarla münasebeti

İhvan Yıldız
20 Ekim 2024, Pazar
Cenab-ı Hak insanı, fıtrat itibariyle hayra ve şerre kabiliyetli olarak yaratmıştır.

Bu hayır ve şer tohumların inkişaf, inbisat ve tekemmül seçimini ise insanın tercihlerine bırakmıştır. Tercihlerin insana verilmiş olmasından dolayı mesuliyet ve sorumluluk da insana aittir. 

Tercihlerimizi gerçekleştirmek için ve bedenimizdeki ruhun yaşayabilmesi için üç kuvvet yerleştirilmiştir. Bu kuvvetlerin her birisi tefrit (ilgilenmeme), vasat (orta), ifrat (aşırıya gitme) namıyla üç mertebeye ayrılır.

Üç kuvvetin üç farklı mertebesinden hasıl olan “dokuz mertebenin altısı zulümdür, üçü adl ve adalettir.”1 

İnsanın istikamette yani sırat-ı müstakîmde gidebilmesi için mezkur üç kuvvetin vasat mertebesinde olması gerekir. Kalan mertebeler ise Allah’ın koyduğu sünnetullah ve adetullah kanunlarına riayet etmemektir. 

Bu kanunlara riayet etmemek, yani ifrat ve tefrite düşmek nefsin ve ruhun hayatında hastalığı intac ediyor. 

Şöyle ki: “Evet ifrat veya tefrit, delillere karşı bir isyandır. Yani sahife-i âlemde yaratılan delail, uhûd-u İlahiye hükmündedir. O delaile muhalefet eden, Cenab-ı Hak’la fıtraten yapmış olduğu ahdini bozmuş olur. Ve keza ifrat ve tefrit hayat-ı nefsiye ve ruhiyenin maraz ve hastalığını intac eden esbabdandır.”2 

Manevî hayatımızın maraz ve hastalığını intac eden sair esbabdan biri de işlemiş olduğumuz günahlardır. “Çünkü işlediğimiz her bir günah, kafamıza giren her bir şüphe, kalb ve ruhumuza yaralar açar… Günahlardan gelen yaralar ve yaralardan hasıl olan vesveseler, şüpheler -neûzu billâh- mahall-i iman olan bâtın-ı kalbe ilişip imanı zedeler ve imanın tercümanı olan lisanın zevk-i ruhanîsine ilişip zikirden nefretkârâne uzaklaştırarak”3 insanın imansız olarak  ebedî hayata gitmesine sebep olur.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, “Günahlar, hayat-ı ebediyede daimî hastalıklardır; bu hayat-ı dünyeviyede dahi kalb, vicdan, ruh için manevî hastalıklardır. Sen eğer sabredip şekva etmezsen, şu muvakkat bir hastalık ile daimî pek çok hastalıklardan kurtuluyorsun. Eğer günahları düşünmüyorsan, yahut ahireti bilmiyorsan veya Allah’ı tanımıyorsan, sende öyle dehşetli bir hastalık var ki, milyon defa sendeki bu küçük hastalıktan daha büyüktür; ondan feryad et.”4 ikazında bulunur. 

Bu hastalığın derman ve tedavisi ise “Manevî vücudun hadsiz hastalıklarına kat’î ilâç ve kat’î şifa verici bir tiryak olan iman ilâcını aramak ve itikadını düzeltmek gerektir ki, o ilâcı bulmakta en kısa yol, bu maddî hastalığın yırttığı gaflet perdesinin altında sana gösterdiği aczin ve zaafın penceresiyle, bir Kadîr-i Zülcelal’in kudretini ve rahmetini tanımaktır.”5  

Manevî hastalıklarımızı teşhis ve tedavi edemezsek; “maddî hastalığın altında merak ile manevî bir hastalığı kalbine verir; maddî hastalık ona dayanır, devam eder.”6  

Maddî hastalıklarımızın derman ve tedavisi için de maddî sebepler neyi gerektiriyor ise onları ifa edip aynı zamanda manevî olarak da iman ilâcını istimal ederek “İmandan gelen manevî sürur ve şifa ve lezzet altında, cüz’î maddî hastalıkların elemi erir, ezilir.”7 

Manevî sürur, şifa, lezzet ve ferahlık maddî hastalığı ondan bire indirir. 

Bu mevzu karihama düştüğü zamanlarda karşı komşum, iş yerinde yüksek gerilim çarpması sonucu bir kaza geçirdi. 

Yoğun bakım süreci, ameliyatlar, tedavi süreçleri derken komşumun çalışma hayatı riske girdi. 

Komşumun başına gelen bu hadise akrabalarını tesir altına aldığı gibi bize de tesir etti. 

Risale-i Nur’dan aldığımız iman-ı tahkikî derslerinin nuruyla ve gözüyle, bu olayda “rahmet-i İlâhiyenin izini, özünü, yüzünü görüp, kemal-i hikmetini, cemal-i adaletini müşahede etmek”8 istedik.

Cenab-ı Hak, Kur’ân’da şöyle buyuruyor: “Başınıza gelen her musîbet, kendi ellerinizin kazandığı günahlar, ihmal ve kusurlar yüzündendir. Bununla beraber Allah, o günah ve kusurların pek çoğunu da affediyor.”9 

Komşumun başına gelen bu hadise acaba: “Cenab-ı Hak’la fıtraten yapmış olduğu ahdini bozmuş” ve “Başınıza gelen her musîbet, kendi ellerinizin kazandığı günahlar, ihmal ve kusurlar yüzündendir” kaidelerinin tezahürü mü? Yani vech-i tevfiki neticesinden midir? Bilemiyoruz. “La ya’lemü’l-ğaybe İllallah”

Fakat “Musibet cinayetin (günahların) neticesi, mükâfatın mukaddemesidir.”10 cümlesini hatırımıza getirdi. 

Müşahedelerimizi tadat edecek olursak: 

Evvelâ: Başımıza gelen her musîbeti; işlemiş olduğumuz günah, ihmal ve kusurlarımızın intac ettiğini.

Sâniyen: Asrımızın en büyük hastalık ve musibeti; Rabbimize olan tevhid, tevekkül ve teslimiyet esaslarının zedelenmesi neticesindeki imansızlık ve iman zaafiyetinden kaynaklandığını.

Sâlisen: Gaflete düşen insanlar; her şeyi maddî değerlerle ölçmeye, menfaat eksenli düşünmeye ve yaşamaya başlamaları neticesinde, günahların çoğalmasına mukabil maddî hastalıkların da çoğaldığını.

Râbian: Günahların çoğalmasında nefis, heva, havas, duygular, şeytan ve dünyanın sûrî tatlılığının, insana tahakküm ettiğini.

Hâmisen: İman zaafının vermiş olduğu hâlet-i ruhîye ile görenek belâsı gibi şeytanî desiselerle, zarurî olmayan ihtiyaçların zaruriymiş gibi düşünüldüğünü bir kez daha müşahede etmiş olduk.

Elhasıl: Şu âlem gerçi fânîdir, fakat ebedî âlemin levazımatını yetiştirip bâkî meyveler veriyor. Ve lezzetleri az, elemleri çoktur. Elemler ise sevap cihetiyle manevî lezzet yetiştiriyor. Dolayısıyla “helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama (günahlara) girmeye hiç lüzum yoktur. ”11

Selam ve dua ile.

Dipnotlar:

1- İşârâtü’l-İ’câz Besmele ve Fatiha Sûrelerinin Tefsiri.

2- İşarat-ül İ’caz, s. 165.

3- Lem’alar, 2. Lem’a, 1. Nükte.  

4- Lem’alar, 25. Lem’a, 8. Deva.

5- Lem’alar, 25. Lem’a, 8. Deva.

6- Lem’alar, 25. Lem’a, 10. Deva.

7- Lem’alar, 25. Lem’a, 8. Deva.

8- Kastamonu Lâhikası, M. No.: 84.

9- Şûrâ Suresi: 30.

10- Sünuhat, Rüyada Bir Hitabe.

11- Sözler, 6. Söz.

Okunma Sayısı: 233
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı