"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mizaçların tenevvüü ve Sırât-ı Müstakîm -2

İhvan Yıldız
23 Aralık 2024, Pazartesi
Her insan doğarken bir mizaç ile doğar. Mizacı ne ise hayata bakışı, hayatı algılaması ve tepkileri ona göre farklılık gösterir. Herkes kendi mizacına göre hareket ederek hoşuna giden yolu tutmakla doğru yolu tutmuş olmaz.

Kur’an-ı Kerim’de bu şöyle ifade ediliyor: “De ki: “Herkes kendi mizaç ve karakterine göre iş yapar.” Rabbiniz kimin doğru bir yol tuttuğunu çok iyi bilmektedir.”5

Sosyal hayatta huzurlu ve mutlu yaşamanın temelinde mizaç münasebetlerindeki muvazene vardır.

Aynı ortamı aynı meslek ve meşrebi hatta aynı cemaati paylaştığı halde fertler arasında bazen anlaşmazlıklar olabiliyor. Uyuşmazlık yaşayan fertler şu minval üzerine  sualleri kendisine sorabiliyor: Neden onunla anlaşamıyorum? Acaba aynı dili mi konuşamıyoruz? Bunu bana özellikle mi yapıyor? Acaba sadece bana mı yapıyor yoksa onun mizacı algısı ve tepkisini kendine göre doğru olan mı yapıyor? 

Bu gibi hâller, insan bedeninde ihdâs edilen kuvve-i şeheviye, kuvve-i gadabiye ve kuvve-i akliye denilen üç kuvveye had konulmayışı neticesinde ifrat ve tefritten âzâde olarak vasat mertebesini istimal edemeyişinden, hem sırr-ı imtihan gereği herkesin fıtratına farklı oranlarda kodlanmış olmasının netaicinden kaynaklanmaktadır.

Bu kuvvelerin kişide baskın mizacı oluşturması o kişinin hayatını, meyillerini, imtihanını belirler. Meselâ mizacında akıl kuvvesi baskın olan insanla, gadap kuvvesi  baskın olan insanın imtihanları farklılaşır; kazandığı, kaybettiği noktalar, tedbir alması gereken noktalar değişir. Hizmeti, mesleği, meşrebi aynı olmayabilir. Aynı amelden alacağı sevap bile farklı olur. Bu noktada istikamet çizgileri de aynı şekilde olmaz. Bu sebeple kişinin mizacını tanıması çok önemlidir.

İnsanın mizacı olduğu gibi ailenin, sosyal çevrenin, coğrafyanın, dinlerin ve milletlerin de mizaçları vardır. Karşılıklı olarak iletişim halinde etki ve tepki verirler.

Coğrafyanın mizaçlarına Üstad Bediüzzaman hazretlerinin hayatından bir misal; “Eskiden beri bende bulunan kulunç illetinin bir şubesidir ki, buranın mizacıma çok dokunan maddî havası ve kışı, o İnsafsızların evhamı, tazyikatları ve mânevî  kışı, damarıma dokunur.”6

İslâm dininin mizacına misal ise: “Muhabbet, uhuvvet, sevmek, İslamiyet’in mizacıdır, rabıtasıdır. Ehl-i adavet, mizacı bozulmuş bir çocuğa benziyor ki, ağlamak ister; bir şey arıyor ki onunla ağlasın. Sinek kanadı kadar ehemmiyetsiz bir şey, ağlamasına bahane olur. Hem insafsız, bedbîn bir adama benzer ki, suizan mümkün oldukça hüsnüzan etmez. Bir seyyie ile on haseneyi örter. Bu ise, seciye-i İslamiye olan insaf ve hüsnüzan bunu reddeder.”7

İttihat ve tesanüdündeki muvaffakiyetin sırrı, marifet ve imtizac-ı efkâr’a (fikirlerin, düşüncelerin uyuşması, birleşmesi) bağlıdır. Zira fertler arasındaki sağlıklı ve sağlam muhabbet, ittihad-ı kulûb’u (Kalplerin, duygu ve düşüncelerin birleşmesi) netice verir.

Tabiat ve mizacı uyumlu olan şeyler birbirini incizap eder (birbirini çeker) yani birbirine meyilli ve cazibe içindedirler. Zıt olanlarda ise, birbirlerini itip adeta nefret eder derecesinde birbirlerinden uzaklaşırlar. Bu maddî âlemde böyle olduğu gibi manevî âlemde ve ahlaki değerlerde de böyledir. Mesela, kizb(yalancılık) ile sıdk(doğruluk) tabiat ve mizaç olarak birbirine muhaliftir ki, ikisinin bir noktada cem olması muhaldir.Peygamber Efendimizin (asm) mahiyetinde sıdk bütün haşmetiyle kökleşmiş olup, kizbin bu mahiyete girip yerleşmesi âdeta imkânsızlık derecesindedir.

Elhasıl: Kendini bilen Rabbini bilir fehvasınca, insan kendi mizacını bilmek ve tanımak zorundadır. 

Mizaç, şahsiyetin ve kişiliğin bir parçasıdır. Yani kişinin yaptığı bir davranışı neden yaptığı değil nasıl yaptığı, hislerini nasıl ifade ettiğidir.

Cenab-ı Hak; Mizacımızı şekillendiren hasletlerden menfi olanlarını tespit edip tedbirler alarak, üzerimizdeki esmalarını okumayı ve tefekkür etmeyi nasip etsin. İnşâallah.

—SON—

Dipnotlar: 

5. İsra Suresi: 84.

6. Emirdağ Lâhikası-1, 86. Mektup

7. Hutbe-i Şamiye, 4. Kelime.    

Okunma Sayısı: 208
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı