Zaman izafî bir kavramdır. Mekâna ve mekânın hızına bağlı olarak değişkenlik gösterir. Bu nedenle farklı mekânlar için farklı zamanlar söz konusudur.
Seriü’s-seyr olan zaman kavramı lügatte; seyri süratli, hızla akıp giden, çok çabuk sona eren mânâlarına gelmektedir.
Seriü’s-seyr olan bu zaman ise olay ve hadiselerin çok çabuk değişkenlik göstermesi ve hızlı olmasıdır.
Hem medeniyetin terakkiyatı neticesinde inkişaf eden teknolojik imkânlarla, kısa bir zamanda çok icraatların yapılabiliyor olmasıdır.
“Hem rahat ve gaflet anlarında zaman, pek çabuk gidiyor. Musibetlerin ve hastalıkların insana isabet ettiği anlarında ise ömrün çabuk geçmesine meydan vermiyor, tutuyor, uzun ediyor.”1 olmasıdır.
Seriü’s-seyr olan zamana Peygamber (asm) şöyle işaret etmiştir; “Zaman öyle yaklaşır, peş peşe gelir, hızlanır ki, bir sene bir ay, bir ay bir hafta, bir hafta bir gün, bir gün bir saat, bir saat bir ateş kıvılcımı kadar olur.”2
Bir başka hadislerinde Peygamber (asm) şöyle buyurmuştur; “Deccal kırk yıl yaşar. Onun bir yılı bir ay; bir ayı bir hafta; bir haftası bir gün; bir günü saat; bir saati ise, hurma ağacının bir yaprağının ateşte yandığı miktar kadardır. İki mescid (Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevî) hariç her yere gider.”3
Bu ifadelerden hareketle, helâket felâket asrı ve aynı zamanda ahirzamanın dehşetli “son dilimi” olan “Deccalizm ve Süfyanizm” zamanında yaşıyoruz.
Şualar’da Deccal’la ilgili vasıflarının anlatıldığı kısımlarda Deccal; sihir, manyetizma ve ispirtizma gibi istidracî hârikalarla kendini muhafaza ederek herkesi tuzağına düşüreceğine ve teshir edebileceğine (boyun eğdireceğine) dair ifadeler yer almaktatır.
Deccalizm ve Süfyanizm, heva ve hevesleri tahrik etmek üzere faaliyetlerini bina ettiğinden kendinde büyük bir câzibe unsuru oluşturmaktadır. Bu hakikate beşinci Şua’da şöyle işaret edilmekte: “O fitneler nefisleri kendilerine çeker, meftun eder. İnsanlar ihtiyarlarıyla, belki zevkle irtikâp ederler... İşte dans ve tiyatro gibi o zamanın lehviyatları ve kebâirleri ve bid’aları, birer câzibedarlıkla pervane gibi nefisperestleri etrafına toplar, sersem eder.”4
Mezkur dehşetli şahısların “İbtal-i his hizmeti gören cazibedar oyuncaklar ve uyutucu hevesat ve fantaziyeler”5 neticesinde günümüzde zaman; “seriü’s-seyr” hükmünü alarak, süratli bir hâl kesbetmektedir.
Kor ateşi elde tutmak nasıl zorsa, böyle bir hâlette imanı muhafaza etmek de o nispette zorlaşacaktır.
Helâket felâket asrındaki dehşetli “son dilimi”nde imanı muhafaza noktasında “Seri-üs seyr olan bu zamanın evlâdına, kısa ve selâmet bir tarîkı ihsan etmek, rahmet-i hâkimenin şânındandır.”6
Bu zamanda kısa ve selâmetli tarîk ise; “Kat’î ve çok tecrübelerle anlaşılmış ki, imanı kurtarmak ve kuvvetlendirmek ve tahkikî yapmanın en kısa ve en kolay yolu Risaletü’n-Nur’dadır.”7
Bu yolu istimal etmeyenler için; “Risale-i Nur’un dâiresine yakın bulunanlar içine girmezse, tehlike ihtimali kavîdir.”8
Cenab-ı Hak, bizleri bu hizmet-i imaniye ve Kur’âniyede daim ve kâim eylesin. Amin.
Dipnotlar:
1. Lem’alar, 25. Lem’a, 1. Deva.
2. Tirmizî, Zühd, 24.
3. Taberanî, el-Kebir, 24/169; Kenzu’l-ummal, H. No: 38779
4. Şualar, 5. Şua, 5. Mesele.
5. Lem’alar, 17. Lem’a, 5. Nota.
6. Mesnevî-i Nuriye, 11. Risale.
7. Kastamonu Lâhikası, 48. Mektup.
8. Age., 74. Mektup.