"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İnsan yüzünün sırları-4

İ. Seyda DURGUN
26 Ekim 2024, Cumartesi
İLAHİYAT (TEOLOJİK), EDEBİ, GENETİK, NÖROBİYOLOJİK, SOSYOLOJİK VE PSİKOLOJİK BİR BAKIŞ-4

Görüş - Dr. (PhD) İntizam Seyda Durgun

6. Edebiyatta İnsan Yüzü

6.1. İnsan Yüzünün Edebiyattaki Sembolik Anlamı

Türk edebiyatında şairler, yüz-yıllardır insanın iç dünyasını, duygularını ve dış görünüşünü şiirlerinde en güzel şekilde ifade etmişlerdir. İnsan yüzü, sevinci, üzüntüyü, aşkı, öfkeyi, yalnızlığı ve daha birçok duyguyu yansıtan bir ayna gibidir. Şairler de bu aynayı kullanarak, okurlarına derin anlamlar taşıyan şiirler sunmuşlardır.

İnsan yüzü, şiirlerde genellikle aşağıdaki gibi temsil edilir:

• Aşkın sembolü: Gözler, dudaklar, ten gibi yüzün çeşitli özellikleri, aşkın coşkusunu ve hasretin derinliğini ifade     etmek için kullanılır.

• İç dünyanın aynası: Yüz, kişinin ruhunun bir yansıması olarak görülür. Gözlerdeki ışıltı, mutluluğu; kırışıklıklar, yaşanmışlıkları; solgunluk, üzüntüyü ifade eder.

• Toplumsal sorunların ifadesi: Yüz, bazen de toplumdaki adaletsizlikleri, yoksulluğu ve acımasızlığı yansıtan bir araç olarak kullanılır.

• Hayatın anlamının sorgulanması: İnsan yüzü, hayatın anlamı, ölüm ve varoluş gibi temel sorulara cevap bulunmasında önemli bir rol oynar.

İnsan yüzünün, şiirlerde bu kadar önemli bir yer tutmasının birkaç nedeni vardır:

• Bütünlük ve birlik (Tevhid): Her insanın bir yüzü olduğu için, yüz üzerinden bir iletişim kurulması her okuyucunun kendisini şiire daha yakın hissetmesini sağlar.

• Duygusal yoğunluk: Yüz, çok çeşitli duyguları ifade edebilen bir araçtır. Bu nedenle, şairler yüzü kullanarak okurlarında   derin duygusal izler uyandırabilirler.

• Tanımlama gücü: Yüz, fiziksel özelliklerinin yanı sıra, psikolojik durumları da yansıtır. Bu nedenle, şairler yüzü betimleyerek karakterleri daha gerçekçi ve inandırıcı hâle getirebilirler.

Türk edebiyatında insan yüzü, özellikle sevgi, aşk ve güzellik temaları çerçevesinde sıkça işlenmiş bir konudur. Şairler, insan yüzünü farklı açılardan ele almış ve estetik bir unsur olarak kullanmıştır.    

6.2.Fuzulî’nİn Su Kasİdesİnde İnsan Yüzü

Fuzulî, Su Kasidesinde Hz. Peygamber’in yüz güzelliğini anlatan dizeler kaleme almıştır. İnsan yüzünün manevî ve fiziksel güzelliğini yüce bir tema etrafında işler. Bu dizelerde, suyun saf ve temiz yüzü gibi Hz. Peygamber’in yüzüne duyulan hayran-lık dile getirilir.41

“Suya virsün bâğban gülzârı zahmet çekmesün 

Bir gül açılmaz yüzün tek virse bin gülzâra su.”

(Bahçıvan gül bahçesini suya versin, boşuna zahmet çekmesin, 

Çünkü o bin gül bahçesine su verse bile senin yüzün gibi bir gül açılmaz.)

6.3. Kaygusuz Abdal’ın Şİİrİnde İnsan Yüzü Algısı

Kaygusuz Abdal, Türk-İslâm âleminin şairlerinden biridir. 14. Yüzyılın sonları ile 15. Yüzyılın başları arasında yaşadığı tahmin edilen şair, Alevî-Bektaşî düşüncesinin önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilir. Şiirlerinde genellikle insanın iç dünyası, Allah sevgisi, kâinatın birliği gibi konulara yer vermiştir. Yunus Emre’den etkilendiği kabul edilen Kaygusuz Abdal, onun şiirlerindeki sadelik ve samimiyeti kendi şiirlerine yansıtmıştır.

“Bu âdem dedikleri,

El ayakla baş değil.

Âdem manaya derler,

Suret ile kaş değil.”

Şair, “Bu âdem dedikleri” diyerek insanı tanımlarken, onun sadece bedeninden ibaret olmadığını belirtir. “El ayakla baş değil” ifadesiyle insanın fiziksel özelliklerinin onun özünü oluşturmadığını vurgular. Asıl önemli olanın “Âdem manaya derler” dediği gibi insanın iç dünyası, yani manevî boyutu olduğunu söyler. “Suret ile kaş değil” diyerek de insanın dış görünüşünün, onun gerçek kimliğini yansıtmadığını ifade etmektedir denilebilir.

6.4.Nazım Hİkmet’İn Memleketİmden İnsan Manzaraları şİİrİ

Nazım Hikmet, şiirlerinde insan yüzünü genellikle toplumsal bir ayna olarak kullanır. Özellikle “Memleketimden İnsan Manza-raları” şiirinde, halkın yüzündeki yorgunluğu, acıyı, umudu ve isyanı gözler önüne serer. Şair, yüzü sadece bir fiziki özellik olarak değil, aynı zamanda yaşadığı toplumun bir yansıması olarak görür.42

6.5. Faruk Nafiz Çamlıbel’İn Han Duvarları şİİrİ

Çamlıbel’in en bilinen şiirlerinden biri olan “Han Duvarları”, bir yolculuk esnasında yaşanan duygusal bir yolculuğu anlatır. Şair, bu şiirinde yüzü daha çok bir kimlik ve geçmişle bağ kurma aracı olarak kullanır. Yolculuk boyunca gördüğü yüzler, şaire hem geçmişini hem de geleceğini düşündürür. Bu yüzler, aynı zamanda toplumun farklı kesimlerini temsil eder ve şairin kendi kimliğiyle olan ilişkisini sorgulamasına neden olur.43

6.6. Risale-i Nur Küllİyatı’nda İnsan yüzüne/anatomisine dikkat çeken şiiirler

Bu kısımdaki amacımız elbette Said Nursî’nin şiir anlayışı değildir. O’nun telif ettiği Risale-i Nur Külliyatı’nda da insan anatomisi ve yüzüyle ilgili olan şiirlere yer verilmektedir.  Said Nursî, Risale-i Nur Külliyatında Türk, Fars ve Arap Edebiyatı’nın önemli simalarının şiirlerine yer vermiştir. O, telif ettiği eserlerinde Süleyman Çelebi, Yavuz Sultan Selim, Fuzûlî, Niyazî-i Mısrî, Erzurumlu İbrahim Hakkı, Nâmık Kemâl, Hoca Tahsin, Tevfik Fikret, Mevlânâ Celaleddin-i Rûmî, Mevlânâ Câmî, Sa’di-i Şirâzî, Hâfız-ı Şirâzî, Hazret-i Ali, Abdülkâdir-i Geylânî, İmam Busîri, Nâbiğa, Antere, Kuss bin Sâide, Tübba gibi kişilerin şiirlerine yer vermiştir.

Said Nursî’nin hayata bakış tarzını anlatan ve şiir ve nesir arasında44 kaleme alınan bir bölümde şunları söyler:

“Tevekkül ile bela ortada gül, tâ o da gülsün. 

O güldükçe küçülür, eder tebeddül.”45

İnsan gülebilmelidir ve gülüşün değeri yüzümüzle anlam kazanır. İslâm tasavvufunda ve maneviyatında önemli bir yeri olan sabır ve tevekkülün bir gülüşle sembolize edilmesi bu açıdan değerlidir. İnsan, zorlukların umutsuzluğa kapılmadan, Allah’a güvenip sabırla beklemeli, tevekkülle her türlü belânın küçüleceğini ve hatta onu hayra dönüşebileceğine inanmalıdır. Bir olay karşısında tevekkül sahibi olmak, kişinin stresini azaltır, moralini yükseltir ve daha olumlu bir bakış açısı kazanmasına yardımcı olur. Tevekkül, sabırla yakından ilgilidir. Belalar karşısında sabırlı olmak, o belanın etkisini azaltır ve kişiyi olgunlaştırır. Zikredilen bu satırlarda, modern psikolojinin de vurguladığı gibi, olumlu düşüncenin insanın hayatını olumlu yönde etkileyeceğini anlayabiliriz.  

Onun atıfta bulunduğu bir şiire örnek olarak Niyazî-i Mısrî’nin bir şiirini gösterebiliriz.

“Bir ticaret yapmadım, nakd-i ömür oldu hebâ,

Yola geldim, lâkin göçmüş cümle kervan bîhaber.

Ağlayıp, nâlân edip, düştüm yola tenhâ, garip,

Dîde giryan, sîne biryan, akıl hayran, bîhaber.”

Niyazî-i Mısrî, yukarıdaki satırlarda hayatın kısalığı, zamanın hızla akışı ve insanın ölüm karşısındaki durumunu dile getirmektedir. Aynı zamanda, geçmişe dönüp baktığında yaşadığı pişmanlık ve geleceğe dair belirsizlikleri de yansıt-maktadır.  Son satırdaki “Dîde giryan, sîne biryan, akıl hayran, bîhaber.” İfadeleriyle şair, iç dünyasının hâlini dile getirmektedir. “Dîde giryan” [ağlayan göz] ve “sîne biryan” [yanan gönül] ifadeleriyle derin bir keder ve pişmanlık içerisinde olduğunu dile getirmektedir. “Bîhaber” ise hem başkalarının kendisini anlamadığını hem de kendi geleceğinden habersiz olduğunu ifade etmektedir.

7. SONUÇ

İnsan var olduğundan beri yüzü hep dikkat çekici olmuştur, kadim bilgilerden günümüze kadar hakkında çok şey söylenmiş ve yazılmıştır. Dinlerden sanata, matematikten genetiğe kadar üzerinde araştırmalar yapılmıştır. Yüzdeki benzerlik ve farklılıklar, yaratıcı bir iradenin eseri olarak algılanabilir. Yüzün hem genetik çeşitlilikle hem de biyolojik fonksiyonlarla bu kadar karmaşık ve özel bir yapıya sahip olması, kâinatta bir düzen ve hikmetin varlığına işaret eder. Bu son derece hikmetli ve kompleks yapı, Nursî’nin tefekkür ettiği gibi sadece gözle görülen bir gerçeklik değildir; akılla ve bilimle de anlaşılan bir mu’cizedir. Said Nursî’nin Risale-i Nur Külliyatında birçok yerde dile getirdiği insan yüzünün mahiyeti ve hikmetleri hakkındaki fikirleri, günümüzde ortaya konan yeni bilgilerle paralellik göstermektedir. 

Birçok dinde İlâhî bir anlam yüklenen yüz, insanın varoluşundaki derin sorulara cevap arayışında önemli bir sembol hâline gelmiştir. Genetik, nörobilim, psikoloji ve biyoloji perspektiflerinden bakıldığında, insan yüzünün hem benzerlik hem de farklılık içermesi bilimsel olarak açıklana-bilmektedir. Yüzümüz, hem Yaratıcı            kudretin sonsuz iradesinin bir tezahürü hem de biyolojik ve sosyal varlığımızın bir sembolüdür.

Farklı kültürlerde ve dönemlerde, yüzün temsili değişse de ortak bir şekilde insanın iç dünyasını yansıttığı görülür. İnsan yüzü, şairler tarafından hem duyguların ve kişiliğin dışa yansıması hem de toplumsal temaların bir sembolü olarak işlenir. Bazı şairler, insanın güzelliğini İlâhî güzelliklerin bir cilvesi olarak görür. Örneğin Fuzulî’nin şiirlerinde Hz. Peygamber’in yüzü, bedene yansıyan manevî güzelliklerin zirvesi olarak anlatılır. 

Sonuç olarak bu çalışma, yüzün karmaşık yapısını ve insan hayatındaki yerini ve fonksiyonunu anlamak için yapılmış bir katkıdır. Gelecekte yapılacak çalışmalar yüzün, genetik, nörolojik, psikolojik, sosyolojik ve ruhanî boyutları arasındaki ilişkileri daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır.

OKUMA METNİ

“İ’lem Eyyühe’l-Aziz!

Senin yüzün, vechin, o kadar küçüklüğü ile beraber, geçmiş ve gelecek bütün insanların adedince, kendisini onlardan ayıran ve tarif eden nişan ve alâmetleri hâvî olduğu gibi; yüzünü teşkil eden esas ve erkânında da bütün insanlar ittifaktadır. Bütün insanlarda, biri tevafuk, diğeri tehalüf olmak üzere iki cihet vardır. Tehalüf ciheti Sâni’in muhtar olduğuna, tevafuk ciheti ise Sâni’in Vâhid-i Ehad olduğuna delâlet ederler. Bu iki cihetin bir Kàsıd’ın kasdıyla, bir Muhtar’ın ihtiyârıyla, bir Mürîd’in iradesiyle, bir Alîm’in ilmiyle olmadığını tevehhüm etmek, muhâlâtın en acibidir. Fesübhanallah, yüzün o küçük sayfasında nasıl gayr-i mütenâhî nişanlar derc edilmiştir ki, göz ile okunur da nazar ile, yani akıl ile görünmez!

İnsan nev’inde şu tehalüf ile beraber buğday, üzüm, arı, karınca nevilerindeki tevafuk, kör tesadüfün işi olmadığı güneş gibi aşikârdır. Madem ki kesretin böyle uzak, ince, geniş ahval ve etvarında da tesadüfün müdahalesine imkân yoktur ve tesadüfün elinden mahfuzdur; ve ancak bir Hakîm’in kasdı ve bir Muhtar’ın ihtiyârı ve Semî’, Basîr bir Mürîd’in iradesinin daire-i tasarrufundadır; “tesadüf, şirk ve tabiat”tan teşekkül eden fesat şebekesinin âlem-i İslâm’dan nefiy ve ihracına, Risa-le-i Nur’ca verilen karar infaz edilmiştir.”

Evet, kesret ve tekessürün müntehası ve neticesi olan insanın sahife-i vechinde, cephesinde, cildinde, ellerinin içlerinde kalem-i kaderle pek çok çizgiler, hatlar, nakışlar, nişanlar yazılmıştır.  Malûmdur ki, insan-ın şu sahifelerinde yazılan o kelimeler, harfler, noktalar, harekeler, ruh-u insanîde bulunan mânâlara, mâneviyatlara delâlet ettikleri gibi, fıtratında kader tarafından yazılan mektuplara da işaretleri vardır.”

Dipnotlar:

41 Topaloğlu, N. (2022). Edebiyat ve Yansı Bağlamında Fuzûlî’nin Su Kasîdesi. Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 9, 357-374.

42 Servet Solak, Nâzım Hikmet Ran’ın şiirlerinde insan teması üzerine bir inceleme, https://-tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezSorguSonucYeni.jsp, 

43 Ertuş, A. (2021). Yol ve Yol  culuk Bağlamında Faruk Nafîz Çamlıbel’in Şiirleri. Akademik Dil Ve Edebiyat Dergisi, 5(2), 753774. https://doi.org/10.34083/akaded.948097. 

44 Nursî’nin açıklaması: Bu ikinci makamdaki parçalar şiire benzer, fakat şiir değiller. Kasdî nazm-edilmemişler. Belki hakikat-ların kemal-i intizamı cihetinde, bir derece manzum suretini almışlar.”

45 Sözler, On Yedinci Söz, On Yedinci Sözün İkinci Makamı.                  

-SON-

Okunma Sayısı: 1845
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı