Dilimize en kolay gelen tavsiyelerden birisidir “vahdetinizi muhafaza edin” tavsiyesi ve nasihati. Yaşamak ve uygulamak hususu ise büyük bir gayret ve dirayet ister. Bir kesin kararlılık, ciddiyet ve devamlılık gerektirir. “Ben vahdeti muhafaza edenlerden olacağım” iradesine sahip olunmalı ve bu hususta Nur talebeliğinin gereği olarak verilen sözler tutulmalıdır.
Bilinmelidir ki zaman geçer, insanlar geçer, olaylar ve vaziyetler değişir ama geriye sağlam kalan vahdetini muhafaza edenlerdir. Bazen bir mücadeleye dönüşen hadiselerin sonu geldiğinde yara almadan kurtulanlar “vahdetini muhafaza” siperine girenlerdir. Vahdetini muhafaza dairesinden çıkmama kararlığını göstermekle birlikte bu muhafazayı sağlayamayanları da daire içinde tutmak hepimiz için bir vazifedir. Ancak bu vazife tahakküm ve zorlama ile değil olabildiğince şefkat ve iyi niyetle yapılmalıdır. Yoksa aksülamel yaptırmanın bir anlamı ve mantığı yoktur.
Üstad’ımızın ifadesiyle, “Sizin hapis meyveleriniz, benim nazarımda Firdevs meyveleri gibi hoştur, kıymetlidir. Benim sizler hakkında büyük ümitlerimi ve davalarımı tasdik ve tahkik ettiği gibi, tesanüdün kuvvetini pek güzel gösterdi. O mübarek kalemler birleştikçe, üç dört eliflerin birleşmesi gibi üç-dört yüz kıymetini bu kadar ağır tazyikat altında izhar eyledi. Ve bu müşevveş şerait içinde vahdetinizi muhafaza eden hâlet-i ruhiye, dünkü dâvâmı ispat ediyor.”1
Ağır tazyik ve müşevveş şartlar zamanında yapılması gereken vahdetimizi muhafaza ve tesanüdün kuvvetini göstermektir. Zira Üstad’ımızın bizler hakkındaki ümit ve davalarını ancak böyle tasdik ederiz.
Dipnot:
1- 13. Şua