14 Aralık 2024, Cumartesi
Büyük bir zelzele mahiyetinde olan 1. Dünya Harbi'nde cihad vazifesini yerine getirmekte olan Said Nursî Hazretleri, savaş alanında ve avcı hattında bulduğu her fırsatı değerlendirerek bazen at üstünde bazen de siper içerisinde İşârâtü’l-İ’caz eserini telif eder.
Derelerde ve dağlarda düşmana hücum ederken kalbe gelen nüktelerin yazılması ile te’lif edilen bu kıymetli eser gelecek olan manevi zelzeleye karşı da yine manevî bir kalkan olur. Her dakika şehit olmaya hazırlanıldığı vakitlerde bir niyet-i hâlise ile yazılan bu eserlerin orijinalitesi korunmalıdır. Çünkü şehitlerin elbiselerinin çıkarılmasına cevaz olmadığı gibi şehit olmaya hazır ve muntazır zamanların mahsulü olan bu eserin kelimeleri de değiştirilmez. Bediüzzaman bu eseri ehl-i kemal olan ulema-i muhakkikînin nazarına arz etmekle gelecekte yapılacak olan tefsirler için bir me’haz gösterir. Bediüzzaman tüm bunları nasıl yaptığını ise şu şekilde izah eder; “Hakikaten benim şevkim, benim takatimin pek fevkinde bir noktaya sevk etti.”1 Demek ki yapılan veya yapılacak olan tüm ihlâs esaslı hizmetlerde olması gereken şevktir. Şevk var ise tâkatimizin, gücümüzün ve kapasitemizin çok fevkinde işler yapabiliriz. Ancak şevk olmazsa yapabileceğimiz mevcut ve hazır hizmetlerimizi dahi yapamayız. Onun için hizmet-i imaniyede şevkin ne kadar önemli olduğunu fark etmek gerekir. Birlikte hizmet ettiğimiz kardeşlerimizin şevkini kırıcı davranışlarda bulunmamalıdır. Aksine şevk alan ve her dâim şevk veren bir vaziyette olunmalıdır.
1- Emirdağ Lâhikası, s. 422.
Okunma Sayısı: 207
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.