Risale-i Nur’un ders ve hakikatleri kabul, tasdik ve tatbiki gerektirir.
Yapmadan ve yaşamadan nasihat vermek yerine önce kendi nefsinde uygulamayı tavsiye eder. Kendi nefsinden başlamak ve önce kendini ıslah etmek esastır. Başkalarının irşadına çıkmadan kendi nefsini irşat etme zorunluluğu vardır. Yoksa nasihat tesirsiz kaldığı gibi bazen de aksi sonuçlar ortay çıkartır. Çünkü insanlar sizin sözlerinizden önce fiillerinize bakar. Sözleriniz ile fiillerinizin çeliştiğini görürse sizi dikkate almaz.
Bediüzzaman Said Nursî Yirmi Sekizinci Lem’anın On Yedinci Nüktesi’nde başımıza gelen bir şefkat tokadının sebebini araştırdığını ve bu araştırma neticesinde kat’î bir kanaatle ulaştığı sonucu bizimle paylaşır. Ehl-i isyan hakkında gelen bir ayetin çok işârâtından bir işaretinin bize bakıyor gibi hissettiğini söyler. En’âm Suresi kırk dördüncü ayet-i kerime olan; “Onlara ihtar ettiğimiz ders ve nasihati unuttukları ve amel etmedikleri vakit, onları tutup musibet altına aldık.” ayetini hatırlatır. Devamında ise bize yazdırılan ve gayet âlî ve nurânî bir düstur-u uhuvvet olan İhlâs Risalesi’nden bahseder. Bu risalenin “Binler kuvvetle ancak mukabele edilir hâdiselere, musîbetlere karşı, o sırr-ı ihlâs ile on adamla mukavemet ettirebilir bir düstür-u kudsî” olduğunu ifade eder. Fakat “Maatteessüf başta ben, biz o ihtâr-ı manevî ile amel edemedik.” diyerek ihlâs risalesinin düsturlarına uymamaktan gelen bir şefkat tokadına muhatap olduklarını ve bu ayetten hisselerinin olduğunu söyler.
Ehl-i dalâlet için nazil olan bu ayet onlara azap, bizim için ise nefis terbiyesi, günahlarımızın bağışlanmasına bir vesile ve hizmetteki derecelerin artması için bir şefkat tokatıdır. Ancak netice itibariyle bize ihtar edilen hakikatleri unutmak veya onunla amel etmemek bizi menfî sonuçlara götürür. Özellikle İhlâs Risalesi’nden uzaklaşmak onunla amel edememek vahdetimizin bozulmasına, fikirlerimizin ayrışmasına ve kalplerimizin birbirinden soğumasına sebep olur. Böyle bir vaziyetin manevî sorumluluğu ise hepimiz için çok ağırdır. Bu yüzden geç olmadan aklımızı başımıza toplamak ve gerçek manada İhlâs Risalesi’ne sarılmak gerektir.