Cuma namazı kılmak için mahallemin camiindeyim… Her cuma günü mümkün mertebe camiye erken gitmeye çalışır, müsaitse kürsünün sol tarafına, ön safa otururum.
Hocamız genç, dinç, heyecanlı ve insanlara İslâmî hakikatleri sunabilme çabasıyla pür teçhiz bir hoca.
Ne var ki onun niyetinin, talebinin ve gayretinin tam aksine, cemaatin büyük bir kısmı camiye, namaz vaktine yakın bir zamanda geldikleri için bu vaaz u nasihatlerden yeteri kadar nasipdar olamıyorlar.
İnsanlar, Gönüller Sultanı Efendimizin (A.S.M.) “Din nasihattir”1 hakikatini bir bilebilseler, işlerini, meşguliyetlerini bir kenara bırakır; son derece muhtaç olduğumuz nasihatlere, nasihat edilen yerlere koşarlar.
Gerçi Kitapta, “Ey iman edenler! Cuma günü namaz için ezan okunduğunda alışverişi bırakın ve Allah’ın zikrine koşun”2 buyrulmakta, ama bu emrinin yanı sıra, Kur’an’ın ahkâmı ve dinimizle ilgili her türlü müşkülümüzü, her türlü uygulamayı kendisinden öğrendiğimiz Peygamberimiz (A.S.M.) Cuma gününü anarak, “Onda öyle bir saat var ki, şayet bir Müslüman kul namaz kılarken o saate rastlar da Allah’tan bir şey isterse, Allah ona dilediğini mutlaka verir”3 müjdesini vermektedir.
Ne saadet!
Bunun içindir ki meşguliyetten, ihmalden ya da ilgisizlikten dolayı camiye geç gelinmesine hocam üzgün ve bir parça da kızgın.
Haksız da sayılmaz.
Hocamız, zaman zaman olduğu üzere, bu hafta, din ilmiyle fen ilmini mezcettiği vaazında İtalyan astronom ve fizikçi Galileo Galilei’nin çalışmalarından bahsettikten sonra, Galileo’ya kıyasla, söz sırası, -sanırım sehven Barbaros dediği- Pîrî Reis’e geldi.
“Barbaros da / Pîrî Reis de ilk defa dünyanın haritasını çizdi” açıklamasından sonra;
“Dünyada -beşer olarak- insanlığa hizmet eden iki insan var. Bunlardan birisi Barbaros / Pîrî Reis, diğeri ise Bediüzzaman Said Nursî” dedi.
Bu sözünü anlaşılır bir hitap tarzıyla iki defa tekrar etti. 1513’te çizdiği Amerika’yı gösteren Dünya Haritaları ve Kitab-ı Bahriye adlı denizcilik kitabıyla tanınan Türk denizci ve kartograf Pîrî Reis4 fen ilmiyle; Bediüzzaman Said Nursî ise, din ilmiyle insanlığa hizmet eden iki büyük şahsiyet, emsaline rastlanmayan iki büyük isimdi.
Etkilendiğim ve beni hoca efendiyi tebrik etmeye sevk eden husus; hakkı teslim etmiş olması ve hâlâ adını ağzına alamaya cesaret edemeyen ya da enaniyetine yenik düşüp, adını telaffuz etmekten imtina eden bir kısım değerli hocalarımıza rağmen, vaaz kürsüsünden İslâmî hizmetlere ve fütuhata Bediüzzaman’ı referans göstermesiydi.
Şayan-ı takdir bu hakperest açıklamasından dolayı değerli hocamı, ruhu canımla tekrar tebrik ediyorum.
Bütün ilim dallarının, satırları arasına ilmek ilmek işlendiği Şaheser Kur’an Tefsiri Risale-i Nur’ları bilmeyen, ziyanda; çağın büyük İslâm âlimi Bediüzzaman’ı tanımayan ise, echeldir.
Keyfiyetin kemiyetten (kalitenin çokluktan) daha önemli olduğu; kendilerine ittiba edenleri az olmasına rağmen peygamberlerin, Cenab-ı Hakkın lütfu ile peygamberlik ücretini tam aldıkları bilinen bir husus olduğu için yukarıdaki cümleler, zımnî bir icbar olarak anlaşılmamalı.
Allah (cc), Rabbil âlemindir.
Yani, dinlinin de dinsizin de ins ve cinin de Rabbi, O. Gayret kulundan, Tevfik Allah’tan.
Dipnotlar:
1- Müslim, İmân, 95. 2- Cuma Suresi, 9-10.
3- Müslim, Cum’a, 13. 4- Wikipedi Ansiklopedi.