Daha çok gençsin Selim Ali. Senin ve gelecek Selim Aliler adına sıkıntıları bizler çekmişizdir diye düşünecek oluyorum derken… yok; cehaletin, zulmün, fukaralığın bir yerden çıkıp geldiğini görüyorum. Bitmedi bunlar, diye sessiz sorularım çoğalıyor.
Nedir bu bazı “şaşmayan” adresler Bilgin Abi? Yeşilçam filmleri gibi şu bizim döngümüz.
“Birleşen Kalpler, Ayrılan Yollar, Yıllar Sonra…”
Ayrı kahramanlar; roller aynı… Adı değişik ama aslı aynı: Adı konulmuş/konulmamış darbeler, vesayet, yasaklar, korkular, dayatmalar…
Senaryoların hep aynı kalemlerden çıktığını, bir şebekenin hayatı zehirlemek, şevki, ümidi, sevinci kırmak için hep tetikte olduğunu taa Kabil’den başlayarak tane tane anlatmaya başladı. Kıyâmete kadar sürecek oyun içinde oyunların kurbanı olmamanın yollarını bulmak için de okumak, okumak, okumak diyordu.
Okuyalım bakalım Selim Ali; Bilgin Abi’nin günlüklerine düştüklerini.
*
İNSANLIĞIN İKİ YAKASI
Niye bu gereksiz tartışmalar? Birbirimizi bu kadar yormanın adını koyamıyorum. Ne bu ben, ben, ben? Dünya dar değil; kafalarımız dar. Yunus'un çocukları da şiir gibi yaşayamazsa daha kimler yaşasın?! Bunun da baş şartı hürriyet... Bunun ne olduğunu da Said Nursî, kendine ve başkasına zarar vermeden yaşamak, diye çok net tarif etmiş. Dünya, hürriyetin yakasını paçasını böyle çekiştirirse; iki yakamız kıyamete kadar bir araya gelmez.
*
ARANIYOR
İnsanlığın para etmediği yerde; cehalet, fukaralık, kavga meydan alır.
Yoo; seni bilmem; benim aradığım hürriyet! Kirli bir çağın; uçsuz bucaksız yordamsızlığı...
Estetik arıyorum! İstanbul'un tarihe karışmış sükûnetini... Kaybolmuş bestesini insanlığın...
Yoo, seni bilmem; anlamadın galiba beni; benim aradığım insan—lık…
*
PERDENİN ARKASI
Sahte gözle hakikatin görüldüğü nerde görülmüş!
*
ADAM OLMAK İÇİN
Kitaplarla aramız açık olunca; açığımız parayla pulla da kapanamıyor, kapanmayacak, kapanmaz! İlle de kitap adam olmanın baş şartı...
*
HÂL VE GİDİŞ
Ülkemizde olgunluk yaş ortalaması ellilerde imiş. Araştırmanın doğru olup olmadığını etrafınıza bakarak anlayabilirsiniz. Hal ve gidiş ne haldeyse…
*
YALANCI MUMU
Çakma/çıkma/çalma işler; yalancının mumu gibidir; sonsuz adalet amma burda amma orda yakalar.
*
VAKİTLERİN NABZI
Gece, dinlensin diyorsan…
Derin uykulara dal.
Dal da sabahları uyandır.
Karanlıkta çıtlar çekirdekler.
Ve…
Vakitleri dinle biraz;
Kalbini yani!
*
MEKTUP
Otur bir mektup yaz; şu çok yakınındaki/uzağındaki kendine. Çok değişeceksin. Gidip geleceksin; kendinden kendine.
*
KAYIP ARANIYOR
Bu eski-lik hep yeni ve yenileyen... Aslında adı nostaljiye çıkmış nice pırıl pırıl âdet, âlet, atölye, sanat, zenaat kayıp...
*
BİR GÖNÜL KİMLİĞİ
Sustukça…
O gönle de sıra gelir.
Bilir bunu deli gönül;
Susmaz;
İlân-ı aşk eyler.
*
DİLENCİ GÜZELİ
Bir gün isterler;
İsteme ondan bundan.
Ezilir, büzülür, küçülürsün.
O'ndan iste; büyürsün.
*
ZAMAN ÇİZGİLERİ
Büyüyor ya gözlerinde zamanlar.
Çoğalıyor her köşe başında hatıralar.
Bir kuş cıvıltısı ya bakışların!
Unuttuğun yaşamakları hatırlasana!
*
PAROLA “PARA” OLUNCA
Ölçü birimi böylesine para mı olacaktı! Binalar gökyüzünü kapatacak mıydı böyle! Hep böyle dünya mı konuşulacaktı! Nasıl oldu da geldik buralara! Gazeteler her gün aynı türküleri mi söyleyecekti! Her tarafta emir komuta zinciri mi olacaktı! Biri yer; onu bakacak mıydı! Çocuklar çocukluğunu yaşamadan mı yaşayacaktı!
*
ÇOCUK OLMAK
Yüzüne bir çocuk gülücüğü kondur. Çocuklar gibi sakin ve mütevekkil ol. Çocuklar gibi gurursuz... Çocuklar gibi çocuk ol.
*
TÜRKÜLERDEKİ HAYAT
Bu gençlikte neler geldi “cahil” başıma, diyor ya türkü! Hep düşünürdüm, "cahil" kelimesi ne iş görüyor orda diye! Elbette cahilin başına gelir yanlış şeyler; umumiyetle. Dikkate davet var, burada, benim anladığım. Çok çocuktum; ben yandım; sen yanma!
*
BU KOŞU NEREYE?
Kıyamet koşusu gibi…
Baş döndüren şeyler başımızdaki...
Bir telâş, bir gürültü, bir tantana...
Sıradaki...