Mersin’den Yaşar Kılınç: “Barla Lâhikası 172. Mektupta yirmi dokuzuncu mektubun… diye başlayan paragrafı açar mısınız?”
Risale-i Nur’un Derinlikleri
Risale-i Nur’un her tarafı farklı derinliklere sahiptir. Fakat biz her derinliğe girebilir miyiz? Bir izin verilen derinlikler var; imanımızı kurtaran, bize dirayet ve tahkik kazandıran, imanî ve ahlâkî bir kimlik veren, bu sebeple korkmadan, yılmadan, erinmeden dalmamız gereken ve her gün ve her saat, içerisinde mahir bir dalgıç gibi yüzmemiz gereken derinlikler…
Böylesi derinliklere dalmak farz hükmündedir. Dalmaz isek kendimizi bulamayız, ahlâkımızı bulamayız, hizmetimizi bulamayız, izzetimizi bulamayız, hizmet içinde kendi yerimizi bulamayız. Deist çığırtkanlar cerbeze ile bol boş lâf üreterek bizi bizden koparmaya çalışır. Boş lâf deyip geçmeyin; dolu görüntülüdür. Seçemeyiz. Direnemeyiz. Doğru sanırız. Büyük lâflardan addederiz. Ve kaybederiz.
Risale-i Nur’un imanî, içtimaî ve siyasî derinliklerine girmemiz lâzım. Hem de kafamızı çatlatırcasına. Allah’ın nuruna koşarcasına.. Kur’ân’a sünnete lâf edenleri sustururcasına.. İslâm’ın şeairine ilişenleri kahredercesine..
Bir de izin verilmiş midir bilmiyorum, ama liyakatlisi olmadığımız için Risale-i Nur’da giremediğimiz derinlikler vardır. Liyakat ve ehliyet gerektiren… Bazı Risaleler hâlâ basılmamışsa veya basılmışsa bile diğer sıralı Risalelerden ayrı formatlarda baskılara girmişse bundandır. Derinliklerini kavramak için hususî çalışma ve ehliyet gerektirdiği içindir.
Sırlar Âlemi
Söz konusu ettiğiniz paragraf böyle bir derinlikten haber veriyor. Mektup sahibi Hulusi Ağabey, bu gün bile bazı naşirlerin dışında normal baskısı yapılmamış bir Risaleden bahsediyor. Yirmi Dokuzuncu Mektup’un Sekizinci Kısmı olan Rumuzat-ı Semaniyeden bir bölüm. Birinci Remizde yer alan ve Nasr Sûresi’nin işarî bir tefsiri olan Birinci Makamı. “İzacae nasrullah sırrına dair” olan kısmı. Hulusi Ağabey mektubunda, bu Risalede, Nasr Sûresi’ndeki tevafukların dikkat çekici şekilde dizilmiş olduğu, bu sûrenin üç âyetinin her bir harfinin Kur’ân’ın 114 sûresinden her bir sûreye işaret ettiğini yazıyor. 1
Rumuzat-ı Semaniye, henüz, bazı kısımların dışında neşredilmiş değildir. Bu kısımda Nasr Sûresi’nin gizli işaretlerinden bahsediliyor.
1- Nasr Sûresi Besmele ile birlikte 105 harftir. İlk 63 harfi Peygamber Efendimiz’in (asm) vefatından gizice haber veriyor.
2- Sûrede geçen tesbih, tahmid ve istiğfar kelimeleri 21 harf olmakla, üç mühim nübüvvet vazifesinin 21 senede ifa edildiğine, bundan sonra iki sene kaldığına işaret olduğundan bu sırrı anlayan Hazret-i Ebu Bekir (ra) ve Hazret-i Abbas (ra) ağlamışlardır.
3- Sûre, İslâm fetihlerinin 105 sene sonra şark ve garbı tutacağına işaret etmiştir.
4 -Sûrenin âyetlerini tahlil ettiğimizde 222, 428 ve 1222 gibi üç önemli tarih çıkıyor. Bu tarihlerin her biri o tarihlerde yapılan önemli fetihlere işaret etmiştir. Bu nusret ve fütuhatın 1222’ye kadar (yaklaşık 1808 yılı) devam edeceğine, 1222’den sonra ise bir duraklamaya gireceğine işaret ediyor.
Fetihlere ve Zamanımıza İşaretler
5- Ebced üzere yapılan çeşitli hesaplamalarla bu sûre hicretin 8. senesinde vaki olan Mekke’nin Fethine, Hazret-i Ömer (ra) döneminde Hicretin 14. senesinde vaki olan Şam’ın Fethine, aynı yıl Kudüs’ün Fethine, 20. senesinde Irak’ın Fethine ve 1453’te Fatih Sultan Mehmed’in eliyle gerçekleşen İstanbul’un Fethine işaret ediyor.
Ayrıca 1453’ten yüz sene önce Orhangazi’nin büyük oğlu Süleyman Paşa’nın İznik’i, İzmit’i ve Rumeli’yi fethederek İstanbul’un fetih yollarını açtığı fetihlere işaret ediyor.
6- Sûrenin âyetleri aynı zamanda, İslâm devletlerinin en mühimi ve devamlısı olan Osmanlı Devleti’nin mağlûbiyet devresine, Sultan Abdülaziz ve Sultan Abdülmecid zamanlarına, “ve sonraki komitelerin fitnekârane mü’minlere verdiği teşevvüşe ve o fitnenin cezası olarak harik-i kebir gibi yangınlara ve Kur’ân’a bir nevi tahrifkârâne taarruza ve Kur’ân’ın hıfz-ı İlâhî ile mahfuz ve galip vaziyetine işaret eder.” 2
Nasr Sûresi, İslâm ümmetinin kıyamete kadar önemli vakıalarından haber veren bir gizli navigasyon gibidir.
Dipnotlar
1- Barla Lâhikası, s. 239.
2- Rumuzat-ı Semaniye, Hüseyin Bulut, 2001, s. 122.