Ölçümüz Ehl-i Sünnettir
Ehl-i sünnet itikadına göre Mi’rac, Peygamber Efendimiz’in (asm) Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya, oradan da Allah’ın huzuruna ruh ve beden-i mübarekiyle birlikte yükselişidir. Ehl-i Sünnetin kanaati budur.
Ehl-i Sünnetin kanaati dediğimizde bir kişinin kanaatini kast etmiyoruz. Kur’ân’ı ve sünneti bilen, keşif ve ilim sahibi, tahkik ehli nice ulemanın ortak görüşlerini kast ediyoruz.
Âyet de zaten bu mânayı ifade ediyor. Buyuruyor ki: “Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir.” 1
Bu âyette “kulunun ruhunu” değil, “kulunu” ifadesi vardır. “Kulunu” kavramının içinde beden-i mübareki de vardır. İmam Taberî’ye göre, “kulunu” kavramını sadece “ruhu” ile sınırlamaya hakkımız yoktur. 2 Ölçümüz, miyarımız ve mihengimiz ehl-i sünnet itikadı olsun. Yoksa yolumuzu ve ayarımızı kaybedeceğiz.
Bu hakikat bin dört yüz yıldan beri ümmetçe bilinir ve kabul edilir. Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri Otuz Birinci Sözde ispat da etmiştir. Bediüzzaman diyor ki: “Ruh-u Muhammediyenin (asm) hadsiz vezâifine medâr ve cihâzâtının mahzeni olan cism-i Muhammedî (asm), elbette onun ruh-u âlîsiyle Arşa kadar beraber gidecektir.” 3
Binler Sene Mesafe Nasıl Çıkıldı?
Bediüzzaman Hazretleri Mi’racın ruh ve beden-i mübarekle beraber yapıldığına dair delil ve bürhanları da vardır. Bir mülhidin, tayyare ile çok müşkilat içinde ancak bir iki kilometre yukarıya çıkılabildiği, bir insanın binler sene mesafeyi birkaç dakika zarfında cismiyle nasıl gidip geldiğine dair muhayyel sorusuna şöyle cevap verir:
“Arz gibi ağır bir cisim, fenninizce, hareket-i seneviyesiyle bir dakikada takrîben yüz seksen sekiz saat mesafeyi keser, takrîben yirmi beş bin senelik mesafeyi bir senede kat’ ediyor. Acaba, şu muntazam harekâtı ona yaptıran ve bir sapan taşı gibi döndüren bir Kadîr-i Zülcelâl, bir insanı Arşa getiremez mi? Şemsin câzibesi denilen bir kanun-u Rabbânî ile Mevlevî gibi etrafında pek ağır olan cism-i arzı gezdiren bir hikmet, câzibe-i rahmet-i Rahmân ile ve incizâb-ı muhabbet-i Şems-i Ezel ile, bir cism-i insanı, berk gibi, Arş-ı Rahmâna çıkaramaz mı?” 4
Hiçbir Peygambere Nasip Olmamıştı
Binlerce esrarın yaşandığı kutlu Mi’rac Gecesi’ni inşallah bu gece idrak edeceğiz.
Hiçbir beşere değil, hiçbir Peygambere de nasip olmayan bir muazzam görüşme, Ferid-i Kevn-ü Zaman rütbesiyle, kâinatın Burhan-ı Natık’ı sıfatıyla Resul-i Ekrem Efendimiz’e (asm) bu gecede nasip olmuştur.
Yol arkadaşı Cibril-i Emin ile birlikte semavatın yedi katını da ziyaret ederek, her bir mertebede mübarek gözüne ve kulağına açılan nimetleri, feyizleri ve nurları müşahede ederek Sidre-i Münteha’ya geliyorlar.
Peygamber Efendimiz (asm) oradan da Allah’ın (cc) huzuruna yükselerek Allah’ın (cc) ehadiyeti ile, rüyetine ve kelâmına mazhar oluyor. Binlerce (asm).
Kadir Gecesi Kudsiyetinde
Bediüzzaman, bu gecenin Leyle-i Kadir hükmünde bulunduğunu ve manevî kazancın bire bin olacağını haber veriyor ve şöyle tebrik ediyor: “Leyle-i Mi’rac, ikinci bir Leyle-i Kadir hükmündedir. Bu gece mümkün oldukça çalışmakla kazanç birden bine çıkar. Şirket-i maneviye sırrıyla, inşaallah, her biriniz kırk bin dille tesbih eden bazı melekler gibi, kırk bin lisanla bu kıymettar gecede ve sevabı çok bu çilehanede ibadet ve duâlar edeceksiniz. 5
Bu geceyi namazla, duâ ile, Kur’ân okuyarak, Cevşen okuyarak, Mi’rac Risalesi’ni okuyarak, münacaat okuyarak ihya edebiliriz.
Mi’rac Gecenizi bütün ruh u canımla tebrik ederim.
Dipnotlar:
1- İsra Sûresi: 1. 2- Taberî, XV, 26. 3- Sözler, s. 922. 4- Sözler, s. 929. 5- Şuâlar, s. 788.