Binlerce insanın yüreğini yakan depremin üzerinden iki yıl geçti.
Geçip giden zamandı belki, lakin acılar, üzüntüler hiç geçmedi. Sorgulamalarımız hiç geçmedi. Yaşanılanlar neydi? Birer hayal mi? Bir rüya mıydı? Yoksa imtihan mı?
Ve biz bu üzüntünün, acının, imtihanın üstesinden gelebildik mi? Peki, ya vefat eden dostlarımız, kardeşlerimiz? Onlar en güzel makam olan şehitlik makamıyla buradaki vazifelerinden terhis edilip asıl memleketlerine dönerken, bizler şiddeti daha da artan imtihanlarımızla buradaki vazifelerimize devam ediyoruz.
Vefat eden kardeşlerimiz için dua etmeye devam ediyoruz. Teselliye medar olması, acımızı bir nebze de olsa azaltması niyetiyle iki rüyamı paylaşmak istedim.
REM’de (Risâle-i Nur Eğitim Merkezi) beraber eğitim gördüğümüz Esma Özbey arkadaşımla beraber depremde vefat eden arkadaşımız Hatice Öztürk’ün kaldığı yere gidiyoruz. Kapısını çalıyoruz ve o bizi güler yüzüyle karşılıyor. O kadar güzel bir yerdi ki kaldığı yer. Göz ucuyla odalara bakıyorum. Renkleri yeşile çalan yakuttan, zümrütten denir ya öylesine güzel döşenmiş küçük, saray gibi bir yer. Hatice’ye dönüyorum ve “En güzel yeri almışsın Hatice” diyorum. Kaldığı yerde dolaşırken bir havuz görüyorum. Esma’ya “Gel biz de yüzelim” diyorum. Tam havuza atlayacakken havuzun derin olduğunu görüyorum ve “Hatice burası çok derin ben burada yüzemem” diyorum. O da eliyle işaret edip “Bak havuzlar boy boy. Hangisinde istersen onda yüz” diyor. “Buralar tertemiz. Kirlenmiyor mu?” dediğimde de, “Sen merak etme. Her gün buralar temizleniyor. Benim yardımcılarım çok” diyor. Sonra uyanıyorum. Ve “Orası Cennetti Allah’ım” diyorum kendi kendime. Allahu alem... İnşallah Hatice kardeşim, Cennetten bir bahçede haşri bekliyordur.
“Gel seni çok özledik” desek de buralara gelmez artık. Çünkü ebedî âlem ona çok daha güzel. Elhamdülillah...
Bir diğer rüyamda ise Hatice Cihangir kardeşimizi görüyorum. Hatice ablamız de ağır bir hastalık dönemi geçirmişti. Ankara’daki kardeşlerimizle onu Osmaniye’de ziyaret etmek istemiştik. Hatice ablam her zaman ki gibi nahif ve ince düşünceliliğiyle “Size zahmet olmasın. Gelmeyin. Oradan dua edin. Ben sizi gelmiş gibi kabul edeceğim” dedi. “Cihangir sözü veriyorum. Eğer iyileşirsem ben yanınıza geleceğim” demişti. Hastalığı günahlarını temizlemişti. O da artık asıl memleketine, ahiret yurduna tertemiz gitmişti. Gelmesi nasip olmadı ama o manen yanımıza geldi inşallah. Rüyamda dershaneye gelmişti. Ders okuyordu. Salon ışıl ışıl, nurdan gözümüzü açamıyorduk. Ve tarifi olmayan mis gibi bir koku. Ta ki uyanana kadar.
İnşallah onlar ebedî istirahatgâhlarında tenezzüh ediyorlar. Elhamdülillah...
Bu rüyaların vesileyle Eğitim Merkezinin çok kıymetli iki Hatice’sinin ruhuna el-Fatiha!