“1-Emirdağ Lahikası’nda sayfa 133’te, “O dehşetli belâdan birisi [...] Ben dünyanın hâlini bilmiyorum. Fakat Avrupa’da istilâkârâne hükmeden ve edyan-ı semâviyeye dayanmayan dehşetli cereyanın istilâsına karşı[...]” buradaki “dehşetli cereyan” nedir? 2-Tarihçe-i Hayat’ta sayfa 143’te, “Çünkü beş menfî esas üzerine teessüs etmiştir...” Buradaki beş menfî esası uygulayan ve tahakkuk ettiren rejim veya rejimler hangileridir?”
Avrupa’nın Menfî Cereyanı
Emirdağ Lâhikası’nda bahsettiğiniz sayfada Bedîüzzaman, Risale-i Nur’un bu vatanın manevî bir kurtarıcısı bulunduğu cihetle, bu vatanı ve gençliği tehdit eden iki dehşetli manevî belâyı def etmek için matbaa lisanı ile ortaya çıkmak, ders vermek ve Risale-i Nur eserlerini matbaalarda basmak zamanının geldiğini beyan eder.
Bu dehşetli belâlardan birisi, Hıristiyan dînini mağlup eden ve anarşiliği yetiştiren kuzeyde çıkan dehşetli dinsizlik cereyanı ateizm veya komünizmdir ki, kuzeyde ve Doğu Bloku ülkelerinde etkili olmuş, Avrupa’yı ve Avrupalıyı ise son yüz yıl içinde tehdit altında tutmuştur.
Avrupalı bu tehdite karşı semavî dinlere sığınarak ancak kurtulabilecektir. Semavî dinlerin hakikatleri beyan edildiğinde, karşısında fikir olarak dayanmayacak ve çabuk sönükleşecek kadar aslında çürük olan bu inançsızlık cereyanının istilasına karşı son semavî din olan İslâmiyet’in hak ve hakikatlerini açıklayan Risale-i Nur bir kale gibi set olmuştur.1
Şeriat Bu Medeniyeti Neden Kabul Etmez?
Üstad Bediüzzaman Hazretleri 1335 senesi Eylülü’nde, bir rü’yâ-yı sâdıkada, her asrın manevî şahsiyetlerinin bulunduğu büyük bir meclis tarafından sorulan sorulara veriyor. Sorular genelde İslâmiyet’in geleceği ve Müslümanların mukadderatı üzerinde yoğunlaşmıştır. Şeriatın bu medeniyeti neden kabul etmediği, bu sorulardan sadece birisidir.
Bediüzzaman Hazretleri, daha çok felsefeden beslenen Avrupa medeniyetinin beş menfî esas üzerinde oturduğunu ve Şeriatın bu menfilikleri kabul etmediğini kaydeder.
Bu beş menfî esaslar şunlardır:
1-Dayandığı nokta kuvvettir. Kuvvetin karakteri saldırmak ve yıkmaktır. Hak değildir. Nitekim İsrail vahşetine kimsenin dur demeyişinde görüldü ki, bu medeniyet güçlü olanı haklı zannediyor.
2-Maksadı menfaattir. Menfaatin karakteri, üzerinde boğuşmaktır.
3-Hayat düsturu mücâdeledir. Mücadelenin karakteri çarpışmaktır.
4-İnsanlar arası bağı ırkçılıktır. Irkçılığın karakteri ise, dehşetli ve barışmaz şekilde vuruşmak ve savaşmaktır.
5-Medeniyetin hizmeti heva ve hevesi tahrik etmek, arzuları tatmin etmek, her isteği ihtiyaç görmektir.
Medeniyetin İyilikleri Galebe Edecek
Heva ve heves ise, insanı meleklik derecesinden köpeklik bataklığına düşürür, insan ahlâkını bozar.2
Burada belirtilen beş menfî esas ve İslâmiyet’in ön gördüğü müspet reçeteleri Üstad Said Nursî Hazretleri On İkinci Söz’de işler.3 Bu beş menfî esası hareket noktası kabul eden her medeniyet anlayışı bu tokatlardan hissesini alır.
Üstad Hazretlerinin aynı sayfanın hâşiyesinde, “İnşaallah istikbaldeki İslâmiyetin kuvveti ile, medeniyetin mehasini galebe edecek, zemin yüzünü pisliklerden temizleyecek, sulh-u umûmîyi de temin edecek.”4 duasına baktığımızda; medeniyetin her geçen gün kendisini yanlışlardan kurtardığını ve doğruları daha çok kabul ettiğini ve bu olumlu gelişmelerin Üstad Hazretleri tarafından da İslâmiyet adına tasvip gördüğünü kavramamız zor olmaz.
Bediüzzaman Hazretleri Tarihçe-i Hayat’ta TBMM’yi Avrupa medeniyetinin pisliklerini değil, iyiliklerini almaya çağırıyor. Avrupa medeniyetinin pisliklerinden ancak bid’atçi bir cereyan süzüleceğini, bu bid’atçi cereyanın ise tap taze iman esaslarına inanmış Müslümanların sinesinde yer tutamayacağını ve geri tepeceğini bildirir.5
Dipnotlar:
1- Emirdağ Lâhikası, s. 90.
2- Tarihçe-i Hayat, s. 118.
3- Sözler, s. 122.
4- Tarihçe-i Hayat, s. 143.
5- Age., s. 153.