İsim vermeyen okuyucumuz: “Üstad’ın ‘Risale i Nur başka eserlere ihtiyaç bırakmıyor’ sözünü nasıl anlamalıyız?”
İmanda Hakka’l-Yakîn Derecesi
Risale-i Nur asrımızda iman ilminde fetva vazifesiyle vazifelidir. Okuyucusunun imanı yoksa Allah’ın izniyle imana getirir, imanı varsa taklitten tahkike çıkarır, imanı tahkikî ise hakka’l-yakîn derecesine ulaştırır.
Risale-i Nur yalnız bir küçük tahribatı ve yalnız bir haneyi tamir etmiyor. Risale-i Nur, çok büyük bir yıkımı tamir ediyor. İslâmiyet’i içine alan ve dağlar büyüklüğünde taşları bulunan çok geniş bir kaleyi tamir ediyor. Bin seneden beri biriken çeşitli bozgunculuklarla dehşetli biçimde sarsılan Müslümanların umûmî kalbini ve umûmî fikir dünyalarını ve İslâm toplumunun dayandığı en sarsılmaz kale olan İslâm esaslarını, şeairleri, sünnet-i seniyeyi Kur’ân’ın i’câzıyla tamir ve ıslah ediyor.
Böyle dehşetli tahribatları ve büyük yıkımları onarmak için imanı hakka’l-yakîn derecesine çıkarmak lazımdır. Bunun için de Kur’ân’ın i’cazından dağlar kuvvetinde deliller ve hüccetler göstermek gerekiyor.
İşte bu zamanda Kur’ân’ın manevî hazinesinden çıkan Risale-i Nur o vazifeyi yapıyor. imana hadsiz mertebeler ve dereceler kazandırıyor.1
Risalelerde Tefekkür Ve Bilimler
İnsanların yüzde sekseni ehl-i tahkik değildir.2 Başka fikir akımlarının ağına düşüp hak zannıyla yanlış düşüncelere kapılan insanlara, düştükleri yanlışlığı ve dalâleti sarsılmaz delillerle göstermek gerekiyor.
İŞTE RİSALE-İ NUR BUNU YAPIYOR
Risale-i Nur, ilahiyat alanında olsun, sosyal alanlarda olsun bir çığır açmıştır.
Mesela Risale-i Nur’da hadislerle ve sünnetle ilgili verilen ölçüler bir hadis uzmanının vazgeçemeyeceği esaslardır. Nitekim, Yirmi Dördüncü Söz’deki On Asıl bilinmediğinde, hadisleri doğru yorumlama bakımından dehşetli bir fikir yoksulluğuna düşülmüş olur. Bu yoksulluğun farkında olmadan insanların önüne çıkan bir ilâhiyatçı, bilimsellik adına hadisler konusunda insanları şüpheye düşürmekten öteye geçemiyor.
Mesela ilâhiyat uzmanlarının Peygamber Efendimizin (asm) kimliği, kişiliği, Mi’racı, yeniden diriliş, haşir, kader, ruh, melekler gibi kendi öz alanlarında kendilerine geniş bir ufuk kazandıran Risale-i Nur’un bilgi ve yorum dünyasından uzak kalmaları kendilerini de içinden çıkılmaz açmazlara sürükleyebiliyor.
Keza bir sosyal bilimcinin, Kur’ân’ın toplumlara ve medeniyetlere getirdiği yenilikleri, Avrupa tahlillerini, insan ve toplum psikolojisinin başarıyı ve verimliliği nasıl yakalayabileceğini, sosyal devlet anlayışını ve sair sosyal hususları tahlil ederken, Risale-i Nur’da verilen temel kriterleri, araştırmalarının temel taşı yapmasında büyük toplumsal menfaatler vardır.
Yepyeni Temeller
Risale-i Nur temel mihenkler verir. Mesela bir psikologun, Freud nazariyesinden başını kaldırıp, dînin özünün ve kaynağının insan fıtratıyla ne denli örtüştüğü konusunda Risale-i Nur’dan alacağı yepyeni temeller vardır.
Keza bir siyaset bilimcinin, demokrasi, insan hak ve hukuku, milliyetçilik, hürriyet, toplumun kalkınması, ilerlemesi, toplum fertlerinin istihdamı, iş ahlâkı ve İslâmiyet’in bütün bunlara bakışı konusunda piyasada çok gezen değersiz ve silik sözleri çöpe atıp, Risale-i Nur’daki yepyeni siyasal kriterlere ulaşması toplum ve insanlık menfaatine olacaktır.
Netice olarak söylemeliyiz ki, Risale-i Nur araştırmacılara, uzmanlara ve akademisyenlere kendi alanlarında temel bakış açıları kazandırıyor.
Bu söz, başka eserleri küçümsemiyor. Fakat Risale-i Nur mihenginin bu zamanda her alanda elden bırakılmaması gerektiğini önemle vurguluyor.
Dipnotlar:
1- Şualar, s. 163.
2- Mektubat, s. 359.