Siz sevgili okuyucularımızın dikkatlerini uzun süredir önemli bir konuya çekmeye çalıştık.
Bazı takipçilerimizin serze- nişleriyle gündemimizden, muvakkaten kaldırmaya çalıştık. Tamam, biz kaldıralım, fakat ne hazindir ki; zamanımızdaki semavî din ve ahlâk tahribatçıları ellerini AB’ye de uzatarak, bozgunculuklarını dizginlenmesi zor hadde getirdiler.
Zamanımızın sodomiliğini temsil eden LGBT hareketinin Polonya ve Macaristan halkları üzerindeki tahakkümlerini biliyorsunuzdur. Nesillerini, ahlâk ve medeniyetlerini gelecekleriyle birlikte korumak ve kurtarmak gayretiyle, AB’nin bu iki üyeleri “Millî Meclislerinde” söz konusu hastalığın toplumlarına bulaşmaması için çeşitli kararlar alıp tedbirler uyguluyorlar. Bilhassa masum çocuklarını ve eğitimlerindeki ders kitaplarını bu habasetlerden temizlemeye niyetlendiler. Ayrıca on sekiz yaşından küçüklere yönelik reklâm ve propagandaları da yasakladılar. Rusya devlet başkanı Putin’in tabiriyle milletlerinin geleceklerini karartmak istemiyorlar. Gayet makul, masum ve haklı isteklere karşı Neoliberaller, AB içindeki tetikçilerini harekete geçirdi. Bilhassa Almanya adına Brüksel’e gitmiş CDU ve SPD’li iki bayanın gayet kibirli ve medeni olmayan çıkışlarıyla bu iki ülkenin halkları cezalandırılmak isteniyorlar. AB’nin tarihinde pek görülmemiş bir çirkinlikle… Hem Spiegel gibi naşirler aracılığıyla bu halkları aşağılıyorlar ve hem de AB’den gelecek haklarına LGBT’den dolayı el koyacaklarını iddia ediyorlar. Hele küçük ülkesindeki düzeni sağlayamayan ve suçluların ekseriyetini takipsizliğe alan Mark Rutte gibilerin ileri-geri konuşmaları, AB’ nin son zamanlarda içerisine düşürüldüğü NEOLİBERAL labirentin dehşetini gösteriyor.
Milletleri aşağılanması, bir ahlâksızlık uğruna insan şeref/haysiyetinin çiğnenmesi, ileri demokrasinin tahrip edilmesi, salgın döneminde bu hareketle insanlığa verilecek en büyük zarar gibi çok önemli, noktaların içinde bulunduğu konuyu, köşemizin kısıtlı imkânlarından dolayı bu gün konuşamayacağız. Önemli bir nokta var ki, mutlaka değinmemiz gerekiyor. Arşivlere baktığımızda Neoliberal sözcülerin, devamlı bir şekilde AB’nin dağılması yönünde hareket ettiklerini göreceğiz. Avrupa’nın merkezinde kurduğu üniversite ile her tarafa fitne sokan meşhur sihirbazın apar-topar Budapeşte’den gönderilmesinin arkasında da bu hakikat vardı. Angela Merkel ile kurduğu ilişkiler de kendisini kurtarmamıştı. İşte bu LGBT hastalığı bahane edilerek hem Macaristan halkından intikam almaya çalışıyorlar ve hem de AB’yi dünyaya; semavî dinlere düşman, insan neslini yok etmeye çalışan, hedonist anlayışa sahip ve insanî değeler yerine Neoliberal değerleri koyan siyasî bir ittifak olarak göstermeye çalışıyorlar.
Perşembenin gelişi, Çarşambadan belliydi. Rothshild çalışanı Emmanuel Macron’u yardımlarıyla AB’ye sekreter olan Ursula von der Leyen’in ilk günlerinde de bu gerçeğin altını çizmiştik. Almanya-Türkiye tarihî birlikteliklerine ihanetle, Kuzey Suriye’deki Marksist teröristlere mühimmat ve askerî eğitim sağlayan Von de Leyen’in Brüksel’de AB’ye büyük zararlar vereceğini önceden yazmıştık. AB’deki LGBT taraftarı siyasetçilerin mahiyetlerini bildiğimizden, sodomilik adına bu tetikçi siyasetlerin çıkışlarına şaşırmadık, ama bu hususta hassas olan devletimizin ve cumhurbaşkanımızın bu halklara destek çıkmamasına herkes gibi biz de şaşırdık. Sıradan bir olayı bile dikkate alıp beyanatlarda bulunan yetkililerimizin bu önemli konuda susmaları, Türk Milletinin erkekliğine elbette yakışmaz. Bu yaklaşımın bana ait olmadığını biliyorsunuz. Sodomilik hastalığı, insanoğullarının arasında ve bilhassa erkekler arasında görünerek gelen manevî bulaşıcı bir hastalıktır. Neoliberallerin özel yetiştirdikleri elemanlarıyla 1990’larda müdahalesine kadar, Dünya Sağlık Örgütü de bu sapkınlığı hastalık olarak belirlemiş ve tedavisi için de imkân hazırlamıştı. Çok ilginçtir ki, Osmanlılar demokrasiye geçtiklerinde, Bediüzzaman Hazretleri İstanbul’da irad ettiği ”HÜRRİYETE (Demokrasiye) HİTAP” isimli manifesto niteliğindeki nutkunda da bu hususa değiniyor..
”..Biz millet-i Osmaniye erkeğiyiz. Kâmet-i merdane-i istidad-ı milliyemize [millî mertlik istidadımızın endamına] kadınların libası [elbisesi] gibi süslü sefahet ve hevesat ve israfat yakışmıyor. Binaenaleyh, aldanmayalım.”
Şu tevafuk da ilginç olmalı. LGBT hareketiyle sodomiliği okul öncesi eğitimine de indirgeyen Marksist neoliberallere erkekçe karşı çıkanlar, yine dünün Osmanlıları: Gürcistan, Polonya ve Macaristan... Fakat Türkiye’mizin Osmanlı’nın coğrafyasındaki milletlere ve halklarının bağımsız iradelerine destek çıkmaması, elbette Osmanlı’nın devamı iddiasına da zarar veriyor... Haksız mıyız?