Altı seneyi aşkındır Suriye’yi yazmıyorduk. Bize göre, zaman içinde sular yollarını bulacaktı.
Gel gör ki Neoconların HAMAS’ı devreye sokarak başlattığı İsrail-Filistin savaşı, bölgenin iyileşmeye başlayan yaralarına yeniden neşter oldu. Okuyucularımıza, ısrarla Gazze Savaşı’nın arkasındaki Neoconlara işaret etmiştik. Fakat yanlış da olsa efkâr-ı amme maalesef hâkim oldu, sesimiz çıkmadı. “Kudüs”, “Yahudîlik”, “Siyonizm”, “Arz-ı Mev’ûd” veya “Nehirden Nehire” gibi, hakikatle hiç irtibatı olmayan sloganik ifadeler, cehalet bulutu olarak ufku kapattı.
Ta ki Türkiye’nin Esad intikamı depreşti, İdlib’de beslediği elemanlarına İsrail üzerinden gönderilen derleme-toplama insanlar da ilâve edilerek Suriye’nin en zayıf, korumasız zamanını beklediler. Hani diyorlar ya, “muhteşem zamanlama” diye… Bu hikâyeyi Neocon eski Şam büyükelçisi R. Ford da anlatıyor. ABD, Fransa ve İngiltere üzerinden Putin’i nükleer silah kullanmaya zorladıkları ve tüm nazarların Ukrayna üzerinde olduğu bir zamanda. İsrail’in de Lübnan ile barış imzaladığı bir günde yürüyor, seksen bin HTŞ’li asker, Halep’e… Ve Halep kalesinde Türk bayrağını sallıyor, Neoconlar… AKP’nin Halep Zaferi… Sözcü de Devlet Bahçeli… Hani Özal’ın yürüyüp de askerin arkasında bakakaldığı Musul Seferi gibi… 12 Eylül sürecinin tekrarı olarak da düşünebilirsiniz.
Kissinger’ın küresel hegemonya peşindeki Marksist çocukları ellerini çabuk tutuyorlar. Ukrayna üzerinden bir nükleer savaş ve BOP’un icraası… Ocak ayında Trump gelirse, Pentagon’u geri çağıracak ve NATO da ABD’li silah tedarikçileriyle başbaşa kalacak… Acelesi var, savaşçı ihtilâlcilerin… Zavallı AKP… Neocon- Neoliberallerin yardımıyla getirildiği iktidardan düşerse, çekeceği cezayı düşünüyor. Her ne kadar İsrail düşmanlığı tiyatrosunu oynasa da, dünya kamuoyu yutmuyor. AKP’nin İsrail’e yük taşıyan gemilerini Hûsîler, Umman sahillerinde avlıyorlar…
Arap Baharı’nın işaret fişeğini Tunus’tan duyduğumuz günden bu zamanımıza, bir hakikatten bahsetmek istiyorum. 12 Eylül İhtilâli’nin lokal değil, global bir projenin parçası olduğunu; küresel sıcak savaş ve ihtilâl taraftarı Neoconlar ile sivil global sosyal Marksistlerin (Neoliberallerin) ortak icraatını söylemeye çalışıyoruz. Saddam’ın Kuveyt tuzağına çekilmesi, Baba Bush’un Irak Savaşı, Kuzey Irak’taki Barzanistan planı 11 Eylül ve devamında gelen Afganistan, Irak, Suriye ve Libya savaşları, ve bütün bunlar; Pentagon’a da hakim olmuş Neoconların “Yeni Yüzyıl, Amerikan Yüzyılı veya BOP’dan başka bir şey değildi. 12 Eylül ile birlikte ANAP ve devamı olan AKP bilmecburiye buna dahil oldular. Özal’ı gençlik yıllarında Dünya Bankası’nda eğitenler, ara formül için, hanedan mensubu Neoliberal ekonomist Kemal Derviş’i getirenler ve daha sonra çok uzun görüşmeler ve pazarlıklarla Erbakan’ın “yenilikçi” çocuklarını (AKP kurmayları ve danışmanları) dahil edenler, elbette Türkiye’nin yakasını kolay kolay bırakmayacaklardı. Zira işin tabiatı veya fıtratı bunu gerektirdiğinden, AKP gününü kurtarabilmek üzere her dolabın içine girmeye mecburdu. Putin’e ve İran’a rağmen Erdoğan’ın suskunluğu da bundandır. Bir müddet sonra, 12 Mart generali Kayacan gibi, “Altımı tutamıyorum” da diyebilir. Nihayet bu da bir siyasî başarıdır. “Bu yazılanları havsalam almıyor” diyenler, Suriye’de düşürülen uçak hikâyesini hatırlamalı.
Okuyucularımız haklı olarak, havuz medyasının ilân ettiği zaferden ve bayram şenliğinden dolayı merak ediyorlar: “Bu işin ucu nereye varacak?” Allah bilir, beraberce seyredeceğiz. Lâkin dünyamız tekrar tek kutupluluğa döner, Rusya Neoconlara karşı bütün cephelerde kaybeder, Donald Trump iktidar öncesindeki tüm vaatlerinden cayar ve İslâm coğrafyası da yine Neocon Rondella’nın planladığı gibi BOP ile paramparça olur ise, havuz medyasının gördüğü rüya da gerçek olabilir. Böyle bir şey Allah’ın kudretinden hariç değil ama Allah’ın Hakîm ismine de zahiren münasip görünmüyor…