Pandemi döneminde uzaktan sınav uygulamaları sırasında üniversite hocalarının karşılaştığı en ciddi problem, öğrencinin cevapları yapay zekâ eliyle hazırlayıp kendi cevabı imiş gibi sisteme yüklemesi idi.
Bu bir kopyacılık idi. Kendi öğrencilerinin yazamayacağı kadar kaliteli, ama bir sınav heyecanı taşımayan cevaplar hocaları şaşırtıyordu. Hocalar zamanla makinenin üslubuna aşina oldular.
Hatta öğrenciler, hocaları kandırabilmek için, makineye “ancak benim yapabileceğim türden bazı hatalar yap ki senin sen olduğun anlaşılamasın” komutu vererek iş yürütmeye başladılar.
Hocalar da bunun böyle olduğunu yine çeşitli intihal programları yardımıyla tesbit edip cevapları geçersiz saymanın yollarını aramaya başladılar, kâh buldular, kâh bulamadılar.
Bu mücadelede teknolojiyi iyi kullanan öne geçiyordu. Ve bu yönden üstünlük, bilhassa yaşları ve makine öğrenmesine dair özel ilgi ve maharetleri sebebiyle öğrencilerdeydi.
Özetle yapay zekâ yazılımlarını yapanlar bir yandan tavşana “kaç” derken öbür taraftan da tazıya “tut” diyordu.
***
Yapay zekâ uygulamalarından gazete köşe yazarları nasıl faydalanabilir?
Konu başlığını verir. Dilerse bir çerçeve de çizer ve “bana bu konuda 400 kelimelik bir köşe yazısı yaz” der ve yazdırır. Hatta dilerse, makineye “yazacağın yazı benim önceki yazılarımdaki üsluba uygun bir yazı olsun” diye komut verir ve kendi üslubunu makinenin taklit etmesini de sağlar.
Çıkan yazıyı “benim yazım” diyerek yayınlatabilir mi?
Kesinlikle hayır. Bunu asla yapmamalıdır.
Makineden çıkan yazıyı bazı küçük dokunuşlarla makine yazısı olmaktan çıkarıp kendi yazısına dönüştürebilir mi?
Küçük dokunuşların bir makine yazısını insan elinin ürünü ve telif bir eser olarak görmek için yeterli olacağı kanaatinde değiliz.
Burada bir telif hakları ihlali var mı?
Yok, zira başkasının ürününü çalmış değil. Ama bir sun’ilik var.
Başına “Bu bir makine yazısıdır” notunu koymak şartıyla ve yayıncı da uygun buluyorsa yayınlatabilir mi? Evet, neden olmasın. Hatta bu “ürün” bazen faydalı ve hatta gerekli bir yazı da olabilir.
***
Bu ön bilgilerden sonra gelelim başlığa:
Yeni Asya; amaçları, ilkeleri, mazisi ve istikbale yönelik hedefleri itibariyle dünya üzerindeki diğer bütün gazetelerden farklıdır.
Bu farkı yapay zekâ makinelerinin fark etmesi mümkündür. Ama makinelerin bir yazar adayının talebi üzerine bu farkı nazara alarak yazı yazması ve bu yazıların gerçekten özgün olması fevkalade zordur.
Dolayısıyla kanaatimizce Yeni Asya yapay zekâya yazdırılmış bir yazıyı yayınlamaya hiçbir zaman ihtiyaç duymayacaktır.
Müdakkik editörler bir amatör yazar tarafından yapay zekâya yazdırılmış ve yayın için gönderilmiş bir yazıyı kolaylıkla anlayacaklar ve özel ve istisnai bir sebebi bulunmadıkça yayınlamayı uygun görmeyeceklerdir.
Hasbelkader böyle bir yazı yayınlanacak olursa aynı şekilde müdakkik okuyucular da bu yazıdaki mekanik dokunuşu hissedeceklerdir.
Zira Risale-i Nur makinelerce taklit edilemez bir eserdir ve bunlardan istifade ile ortaya konulacak her yeni eser taklit edilemez bir mühür taşımak zorundadır.
O halde her bir Yeni Asya yazarı, yapay zekâdan, ayrı ayrı ancak şunları isteyebilir (ve belki de -bilhassa ihtiyaç duyuyorsa- istemelidir):
-Bu yazımdaki imla hatalarını düzeltir misin…
-Bu yazımdaki cümle düşüklüklerini ve ifade bozukluklarını düzeltir misin…
-Bu yazımdaki bilgi ve mantık hatalarını bana gösterir misin…
-Bu yazımı, Kur’ân’ın, Risale-i Nur Külliyatının ve Yeni Asya’nın bakış açısına göre denetler misin…