Önce yandaş medyada bir gıdım bile yer bulamamış olan yani “değersiz” haberi aktaralım:
“AK Parti Adıyaman İl Başkanlığının 8. Olağan Kongresi gerçekleşti. İl Başkanı Faruk Bülent Kablan’ın listesinde AK Parti Gençlik Kolları Eski İl Başkanları Oğuz Mutlu ve Mevlüt Kuştepe’nin yanı sıra yeni isimler de yer aldı. Adıyaman Üniversitesi Kapalı Spor Salonu’nda gerçekleşen ve tek liste ile gidilen kongrede mevcut Başkan Faruk Bülent Kablan yeniden başkan seçildi. Av. Hasan Demir’in başvurusu delegelerin TC kimlik numaralarını yazmadığı gerekçesiyle divan tarafından reddedildi.”
Tek liste uygulamasını ve töreyi delmeye çalışmak gibi aykırı bir iş yaptığı için başvurusu reddedilen Hasan Demir ise şunları yazmış:
“… listem usule uygun olup hiçbir eksikliği olmadığı halde Divan tarafından başvurum reddedildi. Reddedilirken hiçbir gerekçe gösterilmedi. … gerekçesini sorduğumda bana yönetim kurulu üyelerinin TC numaralarının eksik olduğunu ve bu gerekçeyle reddettiğini söylediler. Ancak ben de tüzükte böyle bir şartın bulunmadığını ve yapılan bütün kongrelerde yönetim kurulu üyelerinin TC numarasının yazılmadığını söyledim. Hatta AK Parti 6. Olağan Kongresi’nde sunulan ve TC numaralarının yazılı olmadığı listeyi kendilerine gösterince ‘Bize gelen talimat böyleydi’ dendi.
Demokratik bir Adıyaman için her zaman olduğu gibi sonuna kadar mücadele ettim. Maksadım parti içi demokrasiyi işler hale getirmekti. Demokrasi, çok seslilik, seçmen iradesinin belirleyiciliği partiye de ülkeye de lâzım. Ancak ne yazık ki bugün yaşananlar demokrasiden tamamen uzaktır.”
Ayrıca kameralara da şunları söylemiş:
“Şimdiye kadar kimse çıkmamış, millet diyor ki ‘hep tek adayla kongreye gidilmiş’. Böyle bir ritüel yok. Tüzüğümüz var. Kırk altıncı madde nasıl aday olunacağını anlatıyor. Yani öyle bir düşünce olsaydı öyle bir madde koymazlardı. Bu maddeye işlerlik kazandırılmamışsa bizden önceki aday olması gerekenlerin aday olmamasından kaynaklanıyor. Ben hukukçuyum. Bu maddenin işletilmesi, Türkiye’de istişarenin, demokrasinin, meşveretin de gelişmesi demektir.”
Hasan Demir’in bu mesajı üzerine sosyal medyadaki takipçilerinden Dursun Sivri’nin şu yorumu da ilginç:
“2002’de kuruluşundan beri yönetim anlayışı bir realite olarak öyle olduğunu işin içinde olan birisi olarak en iyi siz biliyorsunuz. Bu husus sizin ilinize has bir durum olmadığı malumunuz. Bile bile teşebbüste bulunmuş olmanızdaki saiki bilmiyorum. Her ne saikle olursa olsun enerji harcamanızı anlayamadığımı, sizin adınıza üzüldüğümü ifade etmek istedim.”
***
Gelelim işin özüne…
Öncelikle; AKP diye bir parti var mı?
Bize göre yok. Baştan beri hiç olmadı.
Zira partiler ekip hareketidir. Kurucu lider gidince dağılacak bir oluşuma “oluşum” denir ama “parti” denemez. İktidarla ve iktidar nimetleriyle parti olunmaz. Partiyle iktidar olunmaya çalışılır ve bazen olunur. Bir partinin gerçekten parti olup olmadığını muhalefetteki durumu gösterir. Muhalefette üç seçim geçirmesine rağmen öz kütlesini kaybetmiyor ve siyasete söz söyleyebiliyorsa partidir. Değilse değildir.
AKP muhalefete düşsün, lideri başından gitsin, parti olup olmadığına o zaman bakarız. Özal’ın ANAP’ını da hatırlatırız.
AKP, üç dönem kuralının Erdoğan hariç herkes için işletildiği ve “Herkes döner, Erdoğan durur” kuralına geçildiği 2014’ten bu yana, cumhuriyet ve muhalefet düşmanı bir “kral”ın ve “yakın çevresi”nin “oluşumu”dur.
O oluşum, “biz de demokratız” diyen, hatta “muhafazakâr demokrat” diye bir kavram uyduran ama aslında asla demokrasiye inanmış olmayan Siyasal İslamcı bir çelik çekirdeğin, gerçek demokratları kendi çevresine bir kabuk gibi toplamasıyla kurulmuştu.
Kabuk kurudu, döküldü, çelik çekirdek açıkta. Din perişan, siyaset ayakta.
Merak edenler 6 Haziran 2013 tarihli “Çelik çekirdek ve demokrat kabuğu” başlıklı yazımıza da bakabilir.
Linki: https://www.yeniasya.com.tr/ahmet-battal/celik-cekirdek-ve-demokrat-kabugu_211420
O yazıdaki hatıranın Adıyaman’la ilgisini ise bilenler zaten bilir, tıklayacak olanlar da hatırlayacaktır…