Bundan yüzyıl önce dünyada İspanyol Gribi adı verilen bir salgın çıkmış. Salgın iki sene sürmüş tam bilinmese de iki milyonu aşkın insanın öldüğü söylenmektedir.
Salgında ölü sayısı Birinci Dünya Savaşı’ndan çok olduğu halde salgın konusunda bilgi, belge ve anlatılanlara daha az yer verildiği görülmektedir. Belki de bir çok insan salgını benim gibi sadece kitaplarda geçen veba olarak bilmekteydi.
Büyüklerimizin anlatımlarına göre sadece bir kış köyümüzde yetmiş kişiyi ebediyete uğurlamışlar.
O günlerden bu günlere dünya çok büyük değişim içinden geçmiştir. Sanayi devrimi teknoloji çağı ile şehirleşme oranı çok büyümüştür. Birlikte yaşama kültürü içinde görülmeyen bir virüs tarafından tehdit edilmekteyiz. Dünya zor bir sınavdan geçmektedir.
Kapanmalar çocukların yaşlıların eve hapsedilmesi psikolojik olarak daralmayı yaşadık. Bozulan ekonomik dengeler gelir dağılımdaki adaletsizliği arttırdı. Bütün bu sürecin içinde bir çok hikmetlerde barındırmaktadır. Çok bağlı olduğumuz dünyanın bir nefeslik olduğu hiçbir rahatsızlığı yokken birinin aniden ölüm haberini alabiliyoruz.
Sürekli virüs ile ölümden korkutulan insan, bir kesimin aşıların insan DNA’sına verebileceği hasardan virüsün insan yapımı olduğunu söyleyenden tutun yüzlerce komplo teorisine kadar gidiliyor. Biz yüce Allah’ın âciz kullarıyız. Her şey O’nu emriyle izin vermesiyle olur. İmanî bakışla baktığımızda korkulacak bir şeyin olmadığını görürüz. Ecel birdir ve vakit ne zaman dolduysa o zaman tamamdır. İnsanlardan kaçanların evde bile maske takanların olduğunu duyduğum da bende hayret uyandırmıştı.
İşin ilginç yanlarından biri de çevremde gördüğüm ağır astım veya Koah hastaları koronayı atlatırken sapa sağlam insanların vefat etmeleri oldu. Yani Âlemlerin Rabbinin taktiriyle ve biz insanlık olarak bir değişim dönüşüm ve zorluklardan geçiyoruz. İnsanoğlunun günahlarının bedeli olarak mı dünya da böyle bir musîbeti var ettik. Ya da sürekli korkuyla manipüle edilen beşerin düşüncesinden türeyen habis yaratık mı diyebiliriz. Bir arkadaşımız hastalığı sürecinde nefes alamadığını, ancak üzerlik otu yaktıklarında nefes alabildiğini söylemişti.
Belki onlarca soru, ama bize düşen tedbir, tevekkül, sabır ve şükür olsa gerek..